5 Eylül'de güvenoyu alan hükümetin ilk 100 günü doldu. İlk 100 gün 45 yıllık icraat döneminin nasıl geçeceğinin iyi bir göstergesidir. İlginçtir, ikinci 100 gün 2003'teki birinci100 gün gibi iyi başlamadı. Ya da henüz başlamadı. Bu 100 gün, Anayasa, Kuzey Irak'a müdahale tartışmaları ve bütçe çalışmalarıyla geçti. Tam bu sırada makro göstergeler ve dış konjonktürde bozulma başladı.
Başbakan Erdoğan'ın
"Ufak bir sendeleme var" dediği durum ortaya çıktı:
- Bu yıl yüzde 4 hedeflenen enflasyon yüzde 8.4 çıktı. Yüzde 100'den daha fazla sapma var.
- Büyüme hızı düşüyor. Geçmiş 5 yılda ortalama yüzde 7.7 olan büyüme, bu yılın 3. çeyreğinde yüzde 2'ye geriledi. Enflasyon düşerken sağlanan yüksek büyüme yerini hem enflasyon yükselmesine hem düşük büyümeye bırakıyor.
- Gerçi Merkez Bankası
enflasyondaki yükselmeyi de büyemedeki düşmeyi de küresel ısınmaya ve enerji fiyat artışlarına bağladı ve geçici buldu. Ancak aynı nedenler dünya için de geçerli ve fiyatların genel düzeyi yükselirken büyüme hızı küresel olarak da gerilemeye başladı. Yani
dış konjonktür döndü, büyüme ve enflasyon konusunda rüzgâr arkamızdayken şimdi önümüzde. - Ekonomide çok daha sıkı gitmesi gerekirken hükümet başka konularla uğraşıyor. Hafta içinde konuşan
TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ bu durumdan yakınarak şu uyarıyı yaptı: "Hem likidite darlığı ile karşı karşıya kalabiliriz hem de dünyadaki reel büyüme aşağıya inebilir. Dolayısıyla daha zor bir dönem bizi beklemektedir... Oysa maalesef burada bir rehavet ve atalet içindeyiz. Yapısal reform süreci tamamen durmuş. Ekonomiyi bir an önce ajandanın en üstüne yazmak zorunda iktidar partisi."
- IMF ile ilişkilerin nasıl yürütüleceği henüz netleşmedi. Çalışmalar sürüyor. Yeni bir anlaşmaya gidilmesi ekonomi ve piyasalar için IMF çıpasının devam ettiği anlamına gelecek.
- Bütçeden sonrası için
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek 15 Ocak itibariyle Sosyal Güvenlik Kanunu'nun çıkarılacağını söyledi. Ardından Türk Ticaret Kanunu bekleniyor.
- AB çıpası da geçen dönemdeki gibi güçlü değil. Çünkü daha yeni müzakerelerin üyelik anlamına gelmediği Türkiye'ye söylendi. Türkiye, AB yolunda ilerleyemiyor, geriliyor.
- Hükümet 2002'de ilk dönemine, seçimlerin bütçe üzerindeki yükü ile başlamıştı. 2002'de faiz dışı fazlanın milli gelire oranı yüzde 6.5 yerine yüzde 3.7'ye inmişti. 2007 seçimlerinde de maliye politikaları gevşetildi. Yüzde 6.7 hedeflenen faiz dışı fazlanın yüzde 4.1'e inmesi bekleniyor. Yani bütçenin yeniden toparlanma ihtiyacı var.
- Hükümetin ilk döneminde ekonomi politikalarında zigzaglar vardı. Ekonomi rayından çıkmak üzereydi. O zaman 27 Şubat 2003'te "Hükümet 100 günde tarihi bir fırsat tepti" diye yazmıştım. Ancak 28 Şubat'ta da "Hükümetin ikinci 100 günü kazanma fırsatı var" demiştim. 1 Mart Tezkeresi'nin reddedilmesinden sonra hükümet IMF programına sarıldı ve küresel gelişmelerin etkisiyle ikinci 100 günü kurtardığı gibi, iyi bir 5 yıl da geçirildi. Başbakan 2007 seçimlerinde yüzde 46.6'lık oyun gerisinde ekonomideki bu başarıların yattığını açıkladı.
- Hükümet kaçan ilk 100 günün üzerine ikinci 100 günü kazanabilir. Tıpkı 2003'te olduğu gibi. Meclis'in ve 2008'in takvimi buna uygun. Hükümetin de kendine güveni tam, istediğini yapıyor. Eğer isterse ikinci 100 günü kazanabilir ve ekonomideki avantajını sürdürebilir. Yalnız dış konjonktür tersine dönüyor. İş artık çok daha zor. Ama hükümet de artık acemi değil. Ne kadar becerili olduğunu asıl şimdi göreceğiz. İkinci 100 gün kazanılamazsa ikinci dönem başarıdan da umut kesilebilir.
- Sonuç- "Acele etme ama tembellik de etme." Goethe
Bugünkü Tüm Yazıları
İkinci 100 gün bu kez de kazanılabilir mi?
Yayın tarihi: 17 Aralık 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/17//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.