Dün açıklanan rakamlar şüphesiz hükümeti, piyasaları, ekonomistleri, herkesi şaşırttı. Kimse böylesi bir düşük rakam beklemiyordu. Ben de sanayi üretiminin üzerinde bir rakam bekliyordum.
Yüzde 4.2'lik sanayi büyümesi olduğuna göre katma değeri ile yüzde 5 civarında bir büyümenin ortaya çıkabileceğini sanıyordum. Ancak gayri safi milli hasıla olarak karşımıza yüzde 2'lik rakam çıktı. Yurtiçi hasıla ise yüzde 1.5.
Bu rakamlar belki ilerideki tarihlerde revize edilebilir, daha yükseltilebilir. Ancak ne kadar değişirse değişsin artık kriz sonrası yaşadığımız yüksek büyüme döneminin sonuna geldiğimizin resmen tescilidir. 2002 yılının ikinci çeyreğinde başlayan ve aralıksız beş yıl veya
21 çeyrek süren, ortalama yüzde 7.4 olan büyüme artık daha makul düzeylere, normale dönüyor. Cumhuriyet döneminin 84 yıllık ortalama büyümesi yüzde 4.6 olduğuna göre, uzun vadeli büyüme hızına geri dönüyoruz da denilebilir.
-
Son çeyrekte durum- Çünkü yüzde 2 olarak açıklanan bu rakamı dördüncü çeyrekte ve gelecek yılın ilk iki çeyreğinde düşük büyümenin izlemesi beklenebilir. Her ne kadar ekim ayı sanayi üretimi yüzde 7.9 gibi yüksek düzeyde çıkmış olsa bile, bir ay diğerini tutmuyor. İstikrarlı bir sanayi üretimi yok artık. Sonraki ayın da yüksek geleceğine yönelik beklenti bulunmuyor. Kaldı ki, üçüncü çeyrekte büyümeyi vuran ve yüzde 1.4 aşağı çeken tarım üretimindeki daralmanın yılın son çeyreğinde sürmesi yüksek olasılık. Yılın son çeyreğinde tarım üretiminin ana belirleyicisi zeytin.
Bu yıl da, zeytinin yok yılı. -
Güçlü lira etkisi- Liranın aşırı değerlenmiş olmasından dolayı ihracatın artışı büyümeye sınırlı yansıyor. Milli gelir rakamları ulasal parayla tutulduğundan ihracat artışı lira bazında yüzde 7'ye iniyor. İhracat dışındaki hizmet ihracının da milli gelire katkısı azalmış durumda. Bunun hemen bir çeyrekte ters yüz olması zor.
-
Sanayiden gelen olumsuzluk- Üçüncü çeyrekte büyümenin düşük çıkmasında ve tahminlerin tutmamasında yüzde 4.2'lik sanayi üretim artışına karşılık milli gelir içindeki sanayi katma değer artışının yüzde 3.7'de kalması etkili oldu.
Üretim düzeyinin arkasına düşülmesi sanayinin verimliliğinin düşmesi anlamına gelebilir. Bu da yaklaşık üç yıllık aradan sonra ilk kez bu çeyrekte ortaya çıkan bir durum. Önceki üç yılda sanayi üretim artışının üzerinde bir katma değer yaratılması söz konusuydu.
-
Tüketimde toparlanma- Özel sektör nihai tüketimi 2006 yılı ortasından itibaren durgunluğa girmiş ve bu yılın ikinci çeyereğinde yüzde 0.7 düzeyinde daralmıştı. Bu daralmada seçim öncesi belirsizliğin de rolü olduğu söylenebilir.
Üçüncü çeyrekte tüketim artıya geçti ve yüzde 3.6 büyüdü. Bu bir yıllık gerileme ve durgunluğun ardından tüketim eğiliminin yeniden başladığına işaret ediyor. Tüketim eğiliminin canlanması da, büyümenin düşmesinin sokakta aynı şiddetle hissedilmesini önlüyor.
Ancak tüketimdeki bu artışa karşılık kamu tüketiminin azalmaya başlaması, stokların büyümeye yaptığı katkının azalması, tarımın önemli bir darbe vurması ve sanayi sektörünün beklenen katma değer artışını yaratamaması
milli gelir artışını yüzde 2'nin üzerine çıkartmaya yetmedi. -
Makul büyüme dönemi- Gelecek yılın ilk yarısında dünya ekonomisinin büyüme eğiliminin zayıflaması, finansman olanaklarının kısmen kısılması söz konusu. Bu yılın ilk yarısında yüzde 6.8 ve yüzde 4.1 gibi güçlü sayılabilecek bir baz etkisi de var. Küresel koşulların etkisi de dikkate alındığında
yüksek büyümenin yerini makul büyüme oranına yani yüzde 4-5 bandına bırakması olasılığı yükseldi. Sadece büyüme açısından bakıldığında Merkez Bankası'nın faiz indirimi konusunda isabetli davrandığı ve bundan sonraki kararlarında elinin rahatladığı da söylenebilir.
- Sonuç- "Rüzgâr yoksa küreklere yüklen." Latin Atasözü
Yayın tarihi: 11 Aralık 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/11//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.