"Baban kahvesini nasıl içer?" diye sordu arkadaşım... Çok kazık soru!. Niye mi? Anlatayım o zaman. Şimdi efendim, Bodrum'da bir evin mutfağındayız. Babam gelmiş. Bir buçuk senenin ardından ilk kez sarılmış, görmüş beni... Aslında bu sabah zaman çok zor geçmiş. Ha geldi, ha gelecek derken işte yan odada koltuğa gömülüvermiş. Bense mutfakta dolap kapaklarını açıp kapayarak ele güne karşı işim varmış havası yaratıyorum. Her zamanki gibi duygularımı inkar etmeye, kendimle yüzleşmemeye bayılıyorum. Zaten evde canım sıkıldı mı hep mutfaklara kaçarım, sığınırım ben. Evin içinde ev hesabı... Mola verme, derin derin nefes alma, kendine gelme noktası... Al sana yine aynı gıcık soru; "Eee? Baban kahvesini nasıl içer, sade? Sütlü?"
UNUTMUŞ MUDUR?... "Ama ben bilmiyorum ki" dedim "Unuttum!" Bembeyaz oldum... Kırk yıllık babamın kahvesini nasıl içtiğini bir buçuk senede nasıl unuturum? Yok canım! Olamaz! Az sütlü ve tatlandırıcılı mıydı? Yoksa en sertinden sade miydi? (sert adamdır benim babam, sade yakışır hani...) Neydi ya, neydi?... İnsan sevdiğinin kahvesini nasıl içtiğini bilmez mi? Tek bir soruda nakavt olmak budur! Acaba o da benim yumurtayı nasıl sevdiğimi, uykum gelince gözlerimin balon gibi şiştiğini, sustum mu depresyona girdiğimi, sevdiğim yazıları kesip biriktirdiğimi unutmuş mudur? (Hadi fona şarkı döşeyelim: 'Duydum ki unutmuşsuuun gözlerim renginii'...) Ya da yıllar önce ablamı ve annemi ekip baba-kız baş başa Bodrum'a gelişimizi? Geceliğimin altına çoraplarımı giyip evde gezinişimi? İlk ayrılığımda boynuna sarılıp ağladığımı? En sevdiğim şarkıyı? Gecenin köründe işten gelince sesini duyup uyandığımı, gözlerimi ovuştura ovuştura yanına gidip, kolunun altına girerek uykuma devam ettiğimi... Çok değişmiş babam. Görmeyeli saçının rengi bile değişmiş. Köpeği var artık, adı Mia. Daha önce sevdiğini bilmediğim şeylerden bahsediyor. Artık onları seviyor. Şey gibi bir duygu bu... Hah! Buldum! Eski sevgilinin senden ayrılınca bambaşka bir adam olması gibi. Diyelim; "Hadi gel bilmem kimin konserine gidelim" diye ona yalvarır durursun. Adam "Ben sevmem onu, gitmem konserine" çeker... Ayrılırsın, iki ay sonra hiç hoşlanmadığı şarkıcının konserinde en önde zıplarken yakalarsın. Çok şaşırırsın, anlayamazsın, çözemezsin, hafiften de kızarsın, yabancılaşırsın, üşürsün ya işte öyle bir şey...
İNSAN SONRA ANLIYOR Ey okur! Her şey bir yana, geçen hafta sonu kendime bir güzellik yaptım yani... Bıraktım dargınlıkları, kırgınlıkları, çözülmemiş dosyaları. Artık masaya yatırmak bile geçmiyor içimden eski davaları... Çünkü dedikleri çok doğru, zaman ilaç gibi geliyor her şeye. Gerçekten de an geliyor haklı olmanın bir anlamı kalmıyor. Şimdi babamı yaşamak gerekiyor. Unutulanları hatırlamak, babaya doymak gerekiyor. Olduğu gibi sevmek gerekiyor. Gerisi boş, insan sonra anlıyor! Artık büyümek gerekiyor.
Bugünkü Tüm Yazıları
Baban kahvesini nasıl içer?
Yayın tarihi: 10 Aralık 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/10/gny/ozyilmazel.html
Tüm hakları saklıdır.