Anlaşılan çiçeği burnunda yönetmenimiz Mahsun Kırmızıgül'ün çok seveni var! (Ne mutlu ona!) Baksanıza; köşe yazarlarından, uzanan mikrofonlara demeçleyen ünlülere kadar yere göre koyamıyorlar ilk filmi 'Beyaz Melek'i. Pekiii Mahsun Kırmızıgül'ün yazıp, yönetip, oynadığı bir filme gidilir mi? Önyargılar çöpe atılır ve tıpış tıpış gidilir, görülür, tartışılır tabii. Biz de cumartesi günü bütün kızlar toplanıp, soluğu sinemada aldık. Hem bu ne övgüydü bitmek tükenmek bilmeyen değil mi... Şimdi benim 'Beyaz Melek'i merak eden okurlarıma bir iyi bir de kötü haberim var! Önce iyi haber mi, kötü haber mi? Hadi iyi haber olsun.
MÜZİKLER ŞAHANE!
Evet, çok şaşırdım! Boynu bükük, mahsun genç kıvamından ilk filminde böylesine başarılı bir yönetmenlik yapabilmiş bir adamın önünde saygıyla eğilmek istedim. Görüntüler, kamera kullanımı, müzikler (Prag Filarmoni Orkestrası çalmış, bence gelmiş geçmiş en iyi film müziğimiz), renkler şahane! Nasıl geldi bu adam buralara? Daha doğru soru; ne kadar kalacak bu semalarda? (Meraklısı PAZAR SABAH'ta çıkan, arkadaşımız Ecevit Kılıç'ın Mahsun Kırmızıgül yazısını okusun da geri kalmasın) Sırada kötü haber; filmin senaryosu çok zayıf! Klişe, klişe, klişe! Duygu sömürüsü üstüne duygu sömürüsü! Baygınlık üstüne baygınlık! Seyirciyi ağlatalım da gerisi mühim değil kafası. Amaç seyircide iki damla gözyaşına sebebiyet vermekse, zaten konunun ağlatmamasına imkan var mı? Huzurevlerinde terk edilen yaşlılar hangimizi üzmüyor. Hikaye de bunun üstüne kuruluyor. Diyarbakırlı bir ailenin babası, iki oğluyla İstanbul'a tedaviye geliyor. Hastaneden kaçarken bir huzurevinin önüne oturuyor. Ve huzurevi maceramız başlıyor. Dövülen yatalak yaşlılar, çocuklarının unuttuğu yaşlılar, birbirine destek olmaya çalışan yaşlılar, özlem içindeki yaşlılar... Kadroyu da Arif Erkin, Erol Günaydın, Gazanfer Özcan, Toron Karaca, Yıldız Kenter ve Nejat Uygur gibi herkesin yüreğinde yer etmiş dev oyunculardan oluşturdun mu, gelsin gişe başarısı!
HİKAYEYİ UNUTMUŞ... Hangi yürek ağlamamaya dayanabilir ki! Ama 'Eee?' diyor insan! Eee? Hani benim senaryom? Mesaj kaygısına o kadar kapılmış ki yönetmen Kırmızıgül, hikayeyi unutmuş. Adeta mesajsız sahne yok! Bir ara mesaj fazlasından fenalık geçireceğimi zannettim vallahi. Tabii bir film içinde bu kadar fazla mesaj verebilmek de bir başarı! Neyse, günün sonunda filmin gişesi garanti mi garanti! Bir daha bir Mahsun filmine gider miyiz? Tabii! Ama önce kendisinin mesaj kaygısından kurtulduğuna inanmak isteriz. Ne yazıyor filmin afişinde; 'Gittiğiniz her yerde bir kapınız olsun'. Bana sorarsanız filmi izlerken sabrınız bol olsun!
Bugünkü Tüm Yazıları
Dikkat! Mahsun'dan mesajınız var!
Yayın tarihi: 19 Kasım 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/19/gny/haber,A8E664CAEB7C4344B2B01AEFEF2511E5.html
Tüm hakları saklıdır.