Şu an televizyonda, bir haber programında, düşen uçağın enkazını pazar günü 'gezmeye gelen' ailelerin görüntülerine bakıyorum. Bu nedenle yazımın konusunu değiştirdim. Başka zaman 'çocuklarınızla zaman geçirin' sözünü umursamayan aileler, çocuklarını da alarak enkaz gezisine çıkmış. Haber, görüntüleri veriyor. Aklıma bir soru takılıyor: Biz ne hissediyoruz ve asıl önemlisi nasıl düşünüyoruz? Cuma günü sabah uçak kazası haberi ile uyandık. Yaşamlarını kaybedenlerin acısını içimizde duyduk. Tanıdıkları, yakınları olanların acıları çok daha fazlaydı. Aslında maalesef trafik kazalarına alışık bir ülkeyiz. Hatta bu kazalarda çok sayıda insanın ölmesini neredeyse kanıksadık. O kazaları tartışırken, nedenlerini konuşurken ve haber yaparken şoför hataları üstünde dururuz. Aklımıza başka olasılıklar genellikle gelmez. Zaten kısa süre sonra da unuturuz. Dünyada yapılan tüm araştırmalar trafik kazalarında en büyük nedenin insan hatası olduğunu gösteriyor. Yoldan ve teknik arızadan kaynaklananlar ise çok daha az. Zaten aslında onlar da insan hatası olarak alınabilir. Isparta'ya inerken düşen uçak kazasında, basının yaklaşımını izledik. Uçakta altı değerli bilim insanının olmasını gerekçe göstererek ve düşünce sistemlerini alt üst ederek komplo teorileri yaratılmaya ve basın aracılığı ile tüm ülkeye yayılmaya başlandı. Haber vermesi gereken basın, haber üretme sevdasına düşerek, acılı pilot ailesinin sözlerini ve bilim insanlarının uçakta olmasını ileri sürerek komplo teorileri üretmeye başladı. Eşini, yakınını kaybetmiş acılı bir insanın kaybettiği kişiyi suçlamasını beklemek, düşünmemek demektir. Onun acı ile ileri sürdüklerini bilimsel gerçek gibi sunmak ise düşüncesizliğin ötesi olsa gerek. Toplumda nasıl bir gereksiz endişe yaratacağını, terör ve kötülük odaklarına hak etmedikleri bir güç atfedeceklerini fark etmeden yayınlara başladılar. Fark etmeden diyorum, çünkü bilerek yapıldı ise çok daha vahim süreçlerden bahsetmek gerekecektir.
NEDEN BASİT OLABİLİR? Olaylar sırasında bir düşünce sistemimiz var. Genellikle en basit ve olası nedenlerden başlamaktansa, daha karmaşık ve olasılığı az olanlara yöneliyoruz. Basit nedenleri tartışmanın bizi de basitleştireceği, değerimizi düşüreceği düşüncesi işlemeye başlıyor. Markete alışverişe gittiğinizde aradığınız malı bulamadığınız zaman; kendiniz düzgün aramadığınızı düşünmeden önce, marketin o mala tepkisi olduğunu düşünüyorsanız, düşünme sisteminizi değerlendirmeniz gerekir. Bu çok bireysel bir durum. Söz konusu bir ülkeyi, halkın güvenliğini ve tepkilerini içeriyorsa, o zaman sağlıklı düşünce sisteminiz olup olmadığını değerlendirme zamanı gelmiş demektir. Çünkü eğer ortalığı karıştırmak gibi bir art niyetiniz yoksa, düşünce sisteminizde bozukluk var demektir. Bilim insanlarımızın kaybı çok üzücü. Kolay yetişmiyorlar ve özellikle bizim ülkemiz için her bilim insanı çok değerli. Keşke onların başarılarına kazadan önce, yaşarken sahip çıkabilseydik. Basında ölüm haberlerinin komplo teorilerini değil, bilimsel dergilerde kalan mesleki teorilerini okuyabilseydik. Bilimsel toplantı zamanları uçaklar, aynı dalda çalışan bilim insanları ile dolu olur. En sağlıklı ve hızlı gidiş yolu olduğundan hava yolu kullanılır ve bu bir sır değildir. Tıp kongresi zamanları aynı uçakta 20-30 kişi olabiliyoruz. Bir sorun olduğunda, "Birileri Türkiye tıp dünyasının geri kalmasını istedi," düşüncesinden önce, can emanet ettiğimiz ekiplerin eğitimine yeterince önem vermiyoruz düşüncesi öncelik kazanmalıdır.
* Çocukları büyütürken ailelerin en sık uyardıkları konulardan biri "Aklına geleni hemen söyleme, bir düşün," olur. Çocuklara verdiğimiz öğütleri kendimiz tutmayı öğrenmek zorundayız. Aklımıza gelenlerle, düşünülen arasında ciddi fark vardır. Hele bunları dinletebiliyorsak, elimizde geniş kitlelere ulaşma şansı varsa; çok daha dikkatli olmalıyız ve konuşmadan, yazmadan önce düşünmeyi öğrenmeliyiz. Toplumu düşünülmeden üretilen teorilerle endişeye, korkuya düşürmek yanlış ve tehlikelidir. Eğer yapanların amacı bu ise, bizim kime hizmet ettiklerini düşünme zamanımız gelmiş demektir. Yok inanarak yapılıyorsa, o zaman desteksiz komplo teorileri üretmek ile ruhsal bir hastalık olan paranoya arasındaki çizginin sandığınızdan ince olduğunu unutmayın. Tabii, felaketlere ilişkin basit hatalar yerine, 'daha gizemli ve ulvi nedenler aramak' şeklindeki sağlıksız düşünce sisteminin yanı sıra; çocukların, felaketleri ve kötülükleri dizi film ya da gezi yeri gibi algılayacakları düşüncelere yol açan davranışlarımıza neden olan duygularımızı da değerlendirmemiz gerekir.
Yayın tarihi: 8 Aralık 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/12/08/ct/semerci.html
Tüm hakları saklıdır.