Geçen haftanın dikkat çeken iki açıklaması da aynı konu üzerineydi. Döviz kurunun seviyesi veya YTL'nin değeri. Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı
Mehmet Şimşek, Londra'da
"Lira bir noktaya kadar aşırı değerli olabilir ama dokunmayız" dedi. Bunun göstergelerinden biri bitişikte tablo halinde yer alıyor.
İstanbul Sanayi Odası heyetini karşılayan Kahramanmaraş Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı
Mehmet Balduk ise dövizdeki değer kaybı nedeniyle
"Fabrikalar durdu ama bankalara çaktırmıyoruz" açıklamasını yaptı. Değerli paranın ekonominin en çok neresini tahrip ettiğine tekstil ve konfeksiyon ağırlıklı çalışan Maraş iyi bir örnek.
Bir süre önce reel sektör ve ihracatçılardan Merkez Bankası'na yönelik şok faiz indirimi konusunda gelen baskıları
"faiz kılığına girmiş kur baskısı" olarak nitelemiştik. Son zamanlardaki faiz tartışmaları da hep kur odaklı. Faiz yüksek diye yatırımdan vazgeçen pek yok. Ama "Yabancı yüksek faize geliyor, kur onun için düşüyor" diyen çok. Bu nedenle Merkez Bankası'nın faizi düşürmesi isteniyor.
-
Dış sermayenin önemi- Merkez Bankası da "faiz indirmem" demiyor. Bundan sonra da eğer Türkiye'ye yabancı sermaye girişinde keskin düşüşler veya tersine çıkışlar olmazsa, indirimler devam edebilir. Sermaye girişinin devamı önemli ve belirliyici. Çünkü
yıllık bazda 34 milyar dolara çıkan ve daha da artma eğilimi gösteren cari açığın finansmanı için her ay ortalama 3 milyar dolarlık ek dış kaynağa ihtiyaç var. Bu para gelmezse çarklar iyice yavaşlayabilir.
-
Dalgalanma sürer mi?- Yine geçen hafta Mehmet Şimşek
"küresel piyasalardaki sıkıntının 2008 sonuna doğru aşılabileceğini" söyledi. Şimşek'in söyledikleriyle
ABD Hazine Bakanı Henry Paulson'un sözleri paralellik taşıyor. Paulson
"Koşulların önümüzdeki dönemde biraz daha kötüleşebileceğini, ancak sonrasında iyileşmeye başlayacağını" kaydetti. Yani ABD Bakanı küresel dalgalanmanın devam edeceğini düşünüyor.
Biraz daha kötüleşebilecek koşullarda Türkiye'ye dış kaynak girişinin sürmesi, küresel piyasaların
"gelişmekte olan ülkelerin en güvenli piyasalar olduğuna" inanmaya devam etmesine bağlı. Eğer sermaye gelişi durursa faiz indirimleri de durabilir.
-
Faizde nereye kadar?- Faizde düşüş yönünde ilk durak yüzde 13.25 seviyesi. Yani Merkez Bankası'nın geçen yıl faizi artırmaya başladığı düzey. Bu oranı Başbakan Erdoğan seçim öncesinde TÜSİAD'da yaptığı konuşmada telaffuz etti ve
"Faizlerin yüzde 13'lerde olması gerektiğine inanıyorum" dedi.
Faizlerin bu düzeylere yeniden inmesini olanaklı kılan bir başka gelişme ise enflasyonun 2006 dalgalanması başlamadan önceki düzeyine geri dönmesi. Yıllık tüketici enflasyonu dalga öncesi yüzde 8.16 idi, yüzde 11.69'a kadar çıktı ve şimdi 7.70'te. Enflasyon aynı düzeyde, genel seçim ve cumhurbaşkanlığı riski geride kalmış, Merkez Bankası atama belirsizliği bitmiş bir dönemde dış kaynak akışında da kesilme yoksa, faizleri düşürmenin önündeki engeller ortadan kalkıyor.
-
Yan etkisi büyük- Merkez Bankası bu indirimi kesintiye uğratmadan ve son iki aydaki oranlarda tutarsa 3 puanlık azatmayı ancak 6 ayda yapabiliyor.
Zamana yayılı bu faiz indiriminin ise kur artışına ilaç olması çok zor. Çünkü indirimin başlatılıp bunun zamana yayılacağının gösterilmesi, sermaye kazancı ve yerel paranın değerlenmesinden kazanmak isteyenleri de çekebiliyor. Bu da, faiz indirimi süresince dışarıdan sermaye girişini teşvik ediyor ve liranın değerlenmesi sonucunu yaratıyor.
Ortaya çıkan bu durum, enflasyonun, cari açığın ve mevcut dengelerin sürdürülmesini mümkün kılabilir ama fabrikaları kapanmaktan kurtarmaz hatta bu gidişi hızlandırabilir. Kademeli düşüş yerine şok bir faiz indirimine gidilmesi ise beklenen kur etkisini yaratabilir ama mevcut dengeleri de alt üst eder. Bunu biz ve Merkez Bankası tercih ediyor ve istiyor mu?
- Sonuç- "Aynı olan bizi rahat bırakır, ama bizi üretken yapan zıtlıklardır." Goethe
Yayın tarihi: 19 Kasım 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/19//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.