'Şok' yönetim planı geliyor

Bu hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na daha bir dikkatle bakmak gerekecek. Hazine, BDDK, SPK bütçeleri görüşülürken ekonominin geleceğine ışık tutacak düşünceler kamuoyuna yansıyacak. Özellikle Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren'in açıklamaları merakla bekleniyor. Ekren'in ekibi günlerdir yoğun mesai harcıyor. Bir yandan mevcut ekonomik programın restorasyonu diğer yandan yeni dönemin önceliklerine göre alınması gereken önlemler... Ekren'in, samimi biçimde seçim döneminde mali disiplinde gözlenen gevşemeyi anlatması ardından, " IMF bile GSMH'nin yüzde 5.5'i düzeyindeki faiz dışı fazlanın ciddi mali sıkılaştırma olduğunu kabul etti" mesajı vermesi bekleniyor. Ekren, Güneydoğu'ya yönelik yeni açılımın ipuçlarını, istihdam paketinin detaylarını, ekonomiyi rekabetçi yapıya kavuşturma reçetesini de gündeme getirecek. Ayrıca ÖTV ayarlaması ile başlayan zamların, elektrikte yeni tarife ve 2008'de otomatik fiyat mekanizması ile devam edeceği vurgulanacak. Sosyal Güvenlik Reformu ise "1 Ocak 2008'de yürürlüğe girecek ama uygulama ileri tarihe bırakılacak."

Şoke olmamak
Ekren'in asıl üzerinde durduğu konu, ekonominin iç ve dış şoklara karşı hazırlıklı olması gereği. Geçenlerde yakın çevresi ile sohbet ederken ABD Merkez Bankası eski Başkanı Alan Greenspan'in bir kitabına atıfta bulunması gerçekten ilginç. 11 Eylül saldırısı yaşanırken ABD dışında bulunan Greenspan, hemen ekibi ile temasa geçer. "Kriz yönetim planı aşama aşama devreye girdi mi? Kontrol listesine uygun davranılıyor mu?" diye sorar. "Evet" yanıtını alınca, rahatlar ve İsviçre'den ABD'ye döner. Peki, Türkiye ekonomisinin böyle bir "Şok atlatma veya kriz yönetme planı" var mı? Tabii ki hayır. Ekonomi kurmayları bu durumlarda, "Oturur önlem alırız" yaklaşımında. Ekren'in, ekonomiyi her türlü risk faktörüne karşı korumaya alacak ve piyasalarla şeffaf bilgi akışını sağlayarak spekülatif atakların önüne geçilmesini sağlayacak planla önümüzdeki döneme damgasını vurması önemli bir gelişme olur. Burada sözü edilen, "Kriz mi geliyor?" türünden manipülasyonlara zemin oluşturulması değil, tersine bu tür yalan yanlış bilgilere karşı ekonomiyi dayanıklı kılmak.