kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Kasım 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Bu toplum tedaviye muhtaç

Edirne'nin Keşan ilçesindeki ' kompozisyon olayı' büyüyor. Ayrıntıya girmeyeceğim çünkü haberi zaten okumuş ya da duymuşsunuzdur.
Bu tartışmada önemli olan nokta, Cumhuriyet'in ilanından 84 yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu'na ve onu kurup yönetmiş olan hanedana karşı dinmeyen öfkedir.
Kompozisyonun ilk cümleleri beni dehşete düşürdü. Okuyalım:
" 1299 yılında Söğüt ve çevresine inen küçük kara bulut yavaş yavaş büyüdü ve tüm Balkanları sardı. Bu kara bulutun altında tüm insanlar kendilerine olan saygınlıklarını yitirip bir kişi için çalıştılar. Elde ettikleri her şeyi bir haine verdiler. Sonucunda da çoğu bu hainin emriyle öldürüldü."
Nasıl bir tarih anlayışıdır bu? Küçücük çocuklara bu saçmalıklar niye, nasıl, kim tarafından öğretiliyor?
Yüzlerce yıl önce meydana gelmiş bir olayı "kara bulut" diye nitelemek... Osmanlı'nın gelişmesini o kara bulutun yayılması olarak algılamak... Osmanlı hanedanı için "hain" sıfatını kullanmak... İmparatorluğun yönetimi altında yaşayan kişileri "saygınlıklarını yitirmiş insanlar" olarak görmek...
Kompozisyonun kimin tarafından kaleme alındığının fazla önemi yok. Neticede akla, mantığa sığmayan, ancak şizofreniden muzdarip bir zihnin ürünü olabilecek bir tarih kavrayışı ile karşı karşıyayız.
Ve bu anlayış, toplumun en ücra köşelerine ve insanların ruhsal hayatına kadar sızmış durumda.
İnternete girenler " İtiraf.com " adlı siteyi bilir. Acaba Osmanlı padişahları ve Atatürk hakkında neler yazılmış diye baktım. İşte karşıma çıkanlardan bir demet:
- Eskiden padişahları ağızlarından alevler çıkan kocaman, ejderha benzeri yaratıklar sanırdım.
- Yurdum insanı acaba ne zaman Atatürk'ün söylemediği sözleri o söylemiş gibi yazmayı bırakacak. Türkiye'nin en bilindik internet sitelerinden birisine ait sayfanın en üstünde "Dağ Başını Duman Almış, Yürüyelim Arkadaşlar... (imza) Atatürk" yazıyor.
- Bir meslektaşımın ikinci çocuğu oluyor. Çocuğun cinsiyeti üzerine eşiyle konuşurlarken, 5 yaşlarındaki kızının "Bir Allah, bir de Atatürk bilir onu" demesiyle şenlenen ortamda abimizin "Hayır kızım, ultrason diye bir alet var" cevabına şeker şeyin sorusu kopardı herkesi: "O da mı kalbimizde yaşıyor baba?"
- Sevgilime romantiklik olsun diye çok güzel bir şiir yazıp yolladım. Gelen cevap: "Ne mutlu Türk'üm diyene! Mustafa Kemal Atatürk" Erkekler ne anlar ki romantizmden... Hepsi takoz bunların hepsi...
- Uzun boylu, ela gözlü, açık tenli bir Boşnak kızıyım. Bir gün Emniyet'e, Terörle Mücadele Şubesi'ne gitmiştim. Memurlardan biri bana, "Bu millet Atatürk'e minnettar" dedi. Ben, "Acaba Boşnaklara gıcık mı oluyor" diye düşünürken de bombayı patlattı: "Atatürk Boşnakları Türkiye'ye getirdi de ırkımız güzelleşti!" Valla ben demedim. Memur bey dedi!
- Normal şartlarda kitapların üzerini karalayarak, satırların altını çizerek çalışıyorum ama Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi kitabımda tek bir çizik yok! Ayrıca yere koymuyorum. Dik oturarak okuyorum. Hatta o sırada müziği bile kapatıyorum!
Çocuklara ne anlatıyoruz da, padişahları canavar sanıyorlar? Nasıl oluyor da Atatürk "her şeyi bilen kişi" diye tasavvur ediliyor? Aşk şiirine, "Ne mutlu Türk'üm diyene" şeklinde cevap vermek ne tür bir ruh halidir? İnkılap tarihi kitabını okurken 'hazır ol'a geçmesi yetmiyormuş gibi ona kutsal kitap muamelesi yapan bir gencin psikologa gönderilmesi gerekir mi?
Bu toplum tedaviye muhtaç!