kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Kasım 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

PKK mayınına kim basmıyor?

Hafta sonu tatil olduğu için pazartesi günleri haber açısından zayıftır. Bu açık genellikle röportajlarla kapatılır.
Pazartesi sabahları Neşe Düzel'in Radikal gazetesinde yaptığı ve bazen hafta boyunca sözü edilen, tartışılan röportajları merakla hatta heyecanla okurdum.
Neşe Düzel yeni kurulan bir gazeteye geçti. "Taraf", yazar Ahmet Altan ile Sabah ve Aktüel'den hatırlayacağınız Alev Er'in yayın yönetmenliğini ortaklaşa yaptıkları bir gazete.
'Taraf' yayın hayatına dün atıldı ve ilk sayısının manşetini, Neşe Düzel'in yaptığı röportaj oluşturuyordu:
Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu, " PKK 'nın Dağlıca baskınından sorumlu olan herkes, erinden generaline soruşturulmalı ve yargılanmalı"
diyor.
Pamukoğlu ilginç bir kişilik. 1993-95 arasında Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı'nın komutanı. Sıkı ve gözü pek bir asker olduğunu biliyoruz.
Ancak asıl dikkati çeken özelliği, asker-sivil demeden ülkeyi yönetenleri sözünü sakınmadan eleştirmesi. PKK'nın her büyük eyleminde kameralar ona dönüyor.
Ben Pamukoğlu'nun askeri çizgisini, önerilerini, saptamalarını önemsiyorum. Ancak siyasi yaklaşımı tedirgin edici.
Mesela... 20-21 Ekim'deki Dağlıca saldırısından sonra, yanlış hatırlamıyorsam Sky Türk kanalında konuşurken, önce askeri değerlendirmeler yapmış... Ardından da hızını alamayarak, "PKK'yı askerlerin değil halkın bitireceğini... Bu işi gençlerin yapacağını... Sadece kendilerini kararlı bir biçimde harekete geçirip yönlendirecek bir liderliğe ihtiyaç duyduklarını" söylemişti.
Böyle bir şey ancak faşizme yönelmiş popülistotoriter rejimlerde olabilir. (Çeteleşen Kuvvacılar da aynı hayalleri kuruyor.)
Siyasi açıdan böyle nahoş, demokrasi karşıtı laflar eden Pamukoğlu, konu mesleğine yani askerliğe gelince gayet mantıklı konuşuyor.
Onun söyledikleri ile iş dünyasındaki amansız rekabet arasında paralellikler var. Mesela:
- Günümüzde büyük ama hantal şirketlerin kârı düşerken, küçük ama hızlı hareket eden şirketlerin kârı yükseliyor.
- Küçük şirketler piyasadaki değişikliği anında algılayıp ona göre tavır alırken, hantal şirketlerin bilgiyi toparlaması, değerlendirmesi ve eylem kararı vermesi uzun sürüyor.
- Büyük şirketler düzenli ordular gibi... Küçükler ise adeta
gerilla savaşı yürütüyor. (Yönetim kitaplarına bakın, pazarlama, satış ya da reklamda " gerilla taktiklerinden " söz ediyorlar.)
" Ben sabit hiçbir şeyden hoşlanmıyorum " diyerek sınır karakollarına karşı çıkan Pamukoğlu da farklı bir alanda ama "şirket yönetim guruları" ile aynı zihniyette:
" Karakol demek, bina yapıyorsunuz, içine giriyorsunuz ve sonuçta binanın etrafını koruyorsunuz demektir ."
PKK yıllardan beri üç aşağı beş yukarı aynı şefler tarafından yönetiliyor. Bu da tecrübe birikimine yol açıyor. Hiyerarşik ordu düzeninde ise komutanlar ve diğer askerler geliyor, görev süresini tamamlayıp gidiyor.
Evet, tecrübe " yazıya " dökülerek süreklilik sağlanmaya çalışılıyor... Ama yine de " kuram ile pratik " arasında uçurumlar oluşuyor.
Bir başka eksiklik de istihbarat alanında... Biz sivillerin ortaya attığımız " nasıl oluyor da oluyor " türü soruları, Pamukoğlu da soruyor: " Niye köylüler mayınlara hiç basmıyor? Çünkü herkes o güzergâhlarda PKK'nın mayını nereye koyacağını üç gün önceden biliyor. "
PKK ile mücadelede Türkiye'nin şimdiye dek 300 milyar dolar harcadığı söyleniyor ya... Merak ediyoruz: "Acaba PKK'nın bitmesini istemeyenler var mı?" Keşke Neşe Düzel keşke bunu da sorsaydı.