EA
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?EA
Gönülden yaşamak gönülden ölmek
Cumartesi günü ' Kemalizm' başlıklı bir panele katıldım. Diğer konuşmacılar Birikim dergisinin yayın yönetmeni Ömer Laçiner ve tarihçi Ayşe Hür'dü.
Laçiner'in anlattığı anı gerçekten ilginçti:
1970'lerin başında, diğer solcu arkadaşlarıyla birlikte tutukludur... Derken cezaevine bir grup Nurcuyu ite kaka getirirler...
Bir iki gün sonra bağırışlar çağırışlar arasında Nurcular avluya çıkarılıp dövülür.
Tabii solcular hemen olaya itiraz eder. Ne olmuştur da Nurcular dayak yemiştir?
Cezaevi yönetimi Nurcuların kaldığı koğuşa bir Atatürk portresi yerleştirmiştir. Ama bunu öyle bir yapmıştır ki portre kıbleye asılmıştır. Nurcular namaz kılarken Atatürk tam karşılarına gelmektedir.
Nurcular portreyi indirmekten çekindikleri için namaz sırasında bir bezle örter. Cezaevi yönetimi ise tam da bunu beklemektedir. Verir sopayı Nurculara.
Solcular olayı öğrenince, "Olmaz böyle şey, adamların inancına nasıl müdahale edersiniz " diye bastırır.
Maraza çıkmaması için cezaevi yönetimi portreyi kaldırmaya ya da başka bir yere asmaya razıdır.
Ancak Nurcular birden tavır değiştirir. " Ne yapalım, madem yönetim öyle uygun gördü, portre kalsın " deyiverirler.
Bunun üzerine, solcuların temsilcileri fena halde bozum olarak kendi koğuşlarının yolunu tutar.
Bu açıdan bakıldığında Nurcular fazla değişmedi: Dayak da yeseler, hakaret de görseler siyasi otoriteye başkaldırmadılar .
" Adaletsizlik " karşısında en fazla kelimelerini konuşturdular; yumruklarını değil.
Hâlâ da aynı çizgideler. Mesela İlim ve Kültür Vakfı, 18-20 Kasım'da İstanbul'da bir sempozyum düzenliyor. ABD'den Fas'a, çok sayıda akademisyenin, Said Nursi bağlamında tartışacağı konu ne biliyor musunuz? " İnsanlık Onuruna Layık Bir Dünya İçin: Adalet . "
Peki sık sık adaletsizlikten yakınan bu insanlar... Niye bazı laikçilerin iddiasının aksine... Hem ' insanlık', hem de ' dindarlık' onurları ayaklar altına alındığında dahi isyan etmiyor?
Ömer Laçiner bu durumu şöyle yorumladı panelde: "Çünkü son noktada devlet; onların, yani Müslümanların devleti. Dövse de, sövse de nihayetinde kendi devletlerine sahip çıkıyorlar."
Gelelim bugüne. Başbakan
Erdoğan dünkü grup toplantısında,
Türkiye Kürtlerine "
azınlık " diyen
Batılıları şöyle eleştirdi:
"Çünkü bölücü terör örgütü, benim Kürt kökenli vatandaşımı yurtdışında '
azınlık' diye tanımlıyor. Kendilerine şunu söyledim: Bunu benim ülkemdeki Kürt kökenli vatandaşlarım duymasın... Duydukları zaman sizin bu ifadelerinize ilk isyan edenler onlar olur. Çünkü
onlar, benim ülkemin asli unsurlarıdır . Siz asli unsurları azınlık diye tanımlamaya gayret ediyorsunuz. Kimi aldatıyorsunuz? Büyük bir oyunun içindesiniz."
Başbakanın hassasiyetini anlıyorum. Tepkisi makul elbette.
Ancak şu soruyu sormak gerek: Neden bazı Kürtler bu devlete isyan ediyor? Niye bu isyanı
20 küsur yıldır sürdürüyorlar? Niye Nurcular gibi son kertede durumu tevekkülle karşılamıyorlar?
İsrail Cumhurbaşkanı
Şimon Peres'in, TBMM'deki konuşmasında
Cahit Sıtkı'dan okuduğu şiirin son dizeleri şöyleydi:
"Memleket isterim/ Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun, / Olursa bir şikâyet ölümden olsun."
İşte kritik nokta burada: O insanları
gönülden yaşamak yerine,
gönülden ölmeye götüren nedir?
Cevaben, "
Çünkü onlar kandırılmış " demek, bence tam da kendini kandırmaktır.
Yayın tarihi: 14 Kasım 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/14//haber,7EF47F0B54CF4A269D617C6BFA3F2D57.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.