Bir okurum göndermiş... Hikâyeyi sizinle paylaşmak istedim:
Evin minik faresi, fare kapanı satın alındığını görünce yıkılır.
- Evde bir fare kapanı var... diye bağırarak telâşla bahçeye fırlar. Tavuk umursamaz ve
"Bu senin sorunun" der. Fare
, kuzunun yanına gider, ondan da
"Dua etmekten başka yapacağım bir şey yok" cevabını alır. Evin ineği de farenin derdiyle ilgilenmez. Fare başının çaresine bakıp, kapana yakalanmamak için delikten çıkmaz. Gecenin bir yarısı, kapanın sesi duyulur. Çiftçinin eşi hemen koşup gelir. Kapana zehirli bir yılan, kuyruğundan yakalanmıştır. Yılan, acı içinde kıvranırken, çiftçinin eşini ısırır. Çiftçi, eşini hemen doktora götürür. Eve geldiklerinde kadının ateşi yükselir. Çiftçi, tavuk suyunun tedavi edeceğini düşünerek, tavuğu keser. Olayı duyan köylüler kadını ziyarete gelir. Çiftçi, gelenlere ikram etmek için kuzuyu keser. Fakat kadın günden güne ağırlaşır ve ölür. Cenazeden sonra insanlar çiftçinin evine doluşur. Bu defa sıra inektedir.
Netice itibariyle fareye bir şey olmaz ama, gelen tehlikeyi üstlerine alınmayan hayvanların hepsi birer birer ölür.
Kıssadan hisse: Hani derler ya,
"Susma sıra sana gelecek" Tıpkı bunun gibi, her zaman
"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demek doğru olmuyor galiba.
Yayın tarihi: 12 Kasım 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/12//ilicak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.