Hafızası yerine geldi

Ali Sami Yen Stadı'nda aslında 'vuslat' zamanı. Ancak bu sefer de "Bu havada maça gidilmez" kuralı işlemiş. UEFA Kupası maçında 'yarım' yalnızdı takım. Yine yüzde 50 yalnız! Sahaya gelince... Kadro için yine 'kura' çekilmiş. Siz bakmayın henüz 3'te Kerem'in sert şutuna 'çarpan' Song'un gole sebebiyet vermesine. Bu sefer 'kazanan numaralar' var teknik direktörün elindeki 'Sayısal Loto' kuponunda. Ya da daha doğru bir ifadeyle en azından 'savaşan numaralar.' Bu nedenle 8 dakika sonra, Mehmet Topal'ın adam eksiltip önünü boşalttıktan sonra kaleyi bulması olağan. Tabii Tuna'nın ayağından küçük bir 'çarpma' desteği ile... Skor eşitlenince Galatasaray rahatlıyor. Gençlerbirliği kendi yarısına hapis 'sahası kadar' oynayabiliyor. Galatasaray, Lincoln-Arda ikilisinin ürettiği pozisyonları değerlendiremiyor ama 2'yi atmakta da gecikmiyor: 30'da Arda'nın sert şutu kaleciden dönüyor; Serkan tamamlıyor. İkinci yarı Gençlerbirliği biraz olsun ileriye çıkmak istiyor. Ama onların 'niyeti' ev sahibine kısmet oluyor: 50'de Barış'ın asistini Lincoln tamamlıyor. Sonra da Gençlerbirliği sahada sadece 'suret' olarak kalıyor. O kadar ki 50-89 arası Galatasaray rakiple 'ortada sıçan' oynuyor, Gençlerbirliği hep ebe! Ev sahibi ise skoru 'yeterli' görmüş ve oynanacak milli maçlar öncesi yorulmamaya karar vermiş durumda. Onlar gol niyetine girmeyince ikinci yarıda gol dışında kaydadeğer 3 pozisyon 'pas antrenmanı' arası oyuncu değişiklikleri oluyor! Ev sahibi, işi bu kadar boş verince, + 93'te Gençlerbirliği bir gol daha buluyor. Sol çaprazdan gelen uzun pası Tuna kafayla kaleye yolluyor, Topal'ın kafasına çarpan top skoru belirliyor: 3-2. Sonuçta Galatasaray yoluna 'lider' devam ederken, rakiplerinin puan kaybıyla kısa günden karlı çıkıyor. Tüm zamanların en 'zor' takımı Gençlerbirliği'ne gelince. Söylemesi acı ama tarihinde hiç bu kadar 'kolay' olmamıştı. Birisi yönetime söylemeli: İşin sırrı teknik direktör değiştirmekte değil, artık kafaların değişmesi lazım!