kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Kasım 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Şahin basın ya da 'yerli hegemonlar'

PKK saldırıları başladıktan az sonra basının bazı kesimlerinde müthiş bir şahinleşme görüldü. Bunu açıklayacak bazı özel nedenler olabilir. Fakat onun dışında bir neden olduğu kanısındayım ki, o da Amerika'nın son dönemlerde gösterdiği şahin tavrıyla yakından ilgili. Onun üstünde durmak istiyorum.

Soğuk Savaş sonrası dönem
Kimsenin aklına gelmeyen şey gerçekleşti ve 1989'da Berlin Duvarı yıkıldı. Bu Soğuk Savaş'ın sonuydu . Onu izleyen kısa dönemde dünya büyük bir umutla yeni bir uluslararası siyaset metodu üretmeye çalıştı. Kutupsuz bir dünya imkanı aradı. Fakat eski Yugoslavya'nın yıkılmasından sonra ortaya çıkan korkunç iç savaş ve onu doğuran mikro milliyetçi hareketler bu umutları suya düşürdü. Soğuk Savaş sonrası dönem önce bu "kötü örnekle" ve onu izleyen diğer benzeri huzursuzluklarla bitti.

Hegemon devlet dönemi
Soğuk Savaş sonrası dönemi tamamlayan ikinci oluşum 11 Eylül'le doğdu.
Bloksuz bir dünya kurmaya çalışan uluslararası siyaset, İkiz Kuleler'e düzenlenen baskına Afganistan saldırısıyla cevap veren Amerika'yı karşısında buldu. Amerika bu saldırıyla birlikte kendisini dünya hegemonu ilan ediyordu. Artık astığı astık kestiği kestik bir devletti. Onu haydut devlet diye tanımlayan teorisyenler de vardı. Irak savaşıyla bu oluşum büsbütün somutlaştı ve gerçeğin kendisine dönüştü. Amerika artık milliyetçilik temeline oturmuş saldırgan, despot, hegemon bir devletti ve taviz vermiyordu . Herhangi bir sorunun çözümü için önerdiği tek şey kan, ter ve gözyaşıydı. Soğuk Savaş sonrası dönem bu hegemonya anlayışıyla kapandı.

Yerli hegemonlar ve basın
Şimdi "Türkiye Kuzey Irak'a saldırsın" deniyor. "Tek yol savaş" sloganı atılıyor. Bu anlayışın Türkiye'de de doğmasının ana nedeni dünyada egemen siyasal bilince ve düşünceye hakim olan hegemonya üslup ve zihniyetinin farkında olmaksızın içselleştirilmesidir . Burada önemli olan Kuzey Irak, Kürtler, PKK meselesi değildir. Mesele önerilen metottur ve mesele sorunun çözümü için adeta seçeneksiz biçimde ortaya atılan savaş modelidir. Yerli şahinleri yani yerli hegemonları bu ortam ve anlayış doğurmuştur.

Amerika ile savaşmak
Daha da vahimi şudur: savaş iddiasıyla ortaya çıkan yerli hegemonlar dünyadaki gelişmeleri de izleyemeyenler, yaşananlara aklı ermeyenlerdir. Hegemonya bugünkü dünyada bir "üslup" veya bir "moda" olarak benimsenebilir. Bu korkunç bir şeydir. Ama daha korkuncu hegemonya döneminin bir sahibinin olduğunu bilmemektir ki, o Amerika'dır. Amerikan modasını izlemek her zaman onu izlemek anlamına gelmez. Bazen, şimdi olduğu gibi, onunla çatışmak anlamına da gelir. "Türkiye savaşsın" diyenler onu "soğuk savaş sonrası" hegemon devlet döneminde Amerika ile de bir savaşa ittiklerini ayırt edemeyenlerdir. Bunun Amerika'nın kullandığı itici bir milliyetçi üslupla yapılması daha da ürperticidir.

Hegemonyayla savaşmak
Bugünkü sorun daha fazla hegemon olmak değil, hegemonyaya karşı olmaktır. Daha fazla savaş istemek değil savaşan devlet olan Amerika'yla nasıl bir politika izleneceğine karar vermektir. Mutlaka bir savaş aranıyorsa bunun hegemonyaya karşı verilen savaş olması hem politik hem insani nedenlerle hem çok daha doğru hem çok daha etik hem de çok daha işlevseldir. Bizden duyurması.