CHP lideri
Deniz Baykal'ın, bu haftaki Meclis Grubu konuşmasının bir bölümü üzerinde fazla durulmadı.
Baykal, konuşmasında Irak'ın kuzeyinin Türkiye'ye dost bölge haline dönüştürülmesi için yeni açılım gerektiğini belirtip şöyle dedi:
"Bölgeye Kürtçe, Arapça yayınlar da yapılmalı..." Baykal'la dünkü sohbetimizde sözlerini açmasını rica ettiğimde birçok ülkenin bölgeye dönük yayınlarını sıraladı.
"Biz neden yapmayalım?" deyip ekledi:
"Bahsettiğim bugün yapılan gibi değil. Daha ciddi, içi dolu, bilgi aktarabilen, interaktif (etkileşimli) yayınlar. Yoksa bizim televizyonların eğlence programlarının orada fazla izlendiğini biliyorum..." Baykal'ın devam cümlesi ilginç:
"Türkiye'ye gelirsek; buraya dönük olarak da sadece askeri çatışmalarla sorun çözülmez. Daha geniş konseptte, uzun vadede düşünmek lazım. Bu yayınlardan bizim vatandaşımız da yararlanacaksa yararlanır..." "Operasyon tek çözüm değil" "Ama bu da yetmez..." dedi, kısa süre ara verip devam etti:
"Bu söylenenlerin ötesinde de bir şeyler yapılması lazım. Sadece operasyonlara dayalı çözüm değil; ötesinde bir şeyler..." "Peki neler?" soruma yanıt vermek istemedi.
Kültürel haklar dışında önerileri olup olmadığını sorduğumda,
"Bunların da ötesinde" deyip sustu.
Devletin yönetim birimlerinin,
"Eve Dönüş Yasası'nın iyi hazırlanmadığı için sonuç vermediğini, daha kapsamlı bir yaklaşım gerektiğini" söylediklerini anımsattım.
CHP lideri, sohbetimizi şu cümlelerle tamamladı:
"Sadece o (Eve Dönüş Yasası) da değil; daha başka, bunun ötesinde şeyler de var. Bakın onu kimse iyi değerlendiremedi. CHP'nin bölgeye dönük yeni konseptini yakında kamuoyu ile paylaşırız..." Baykal, detaya girmese de CHP'nin yeni konseptinin temel sütunları belli.
CHP, bir süredir üzerine yıkılan
"aşırı milliyetçiliğe kaydı" iddiaları ve AB karşıtı görüntüsünü kırmak istiyor.
Sosyal demokrat açılımla iki seçimdir dibe vuran bölgedeki oy tabanına da tekrar kavuşmak...
Yeni konsepte yönelişte, son günlerde görüşlerine sıkça başvurduğu bölgenin eski milletvekillerinin rolü de büyük.
Genişletilmiş af Ana muhalefetteki bu açılım devletin yönetim birimlerinde de geçerli.
Hafta içinde konuştuğum, bölgeyi iyi bilen devletin etkin yöneticilerinin yanıtını aradığı şu sorular da bunu gösteriyor:
"K.Irak'a; 24 operasyon terörün bitmesine yetti mi ki, yenisi yetecek? Ayrıca, bugünkü şartlar da geçmişten farklı. PKK, peşmerge kıyafetini giyip köylere yerleşmiş. Ya içeriyi ne yapacağız? Dağdaki 3-5 bin teröristi tek tek vurmak mümkün mü?" Ardından, yönteme dönük sözler geliyor:
"Bitirmenin yöntemi belli; öncelik dağa verilmeli. Dağ bitince aşağısı minimuma iner..." Dağ bölümünü bitirme yöntemi de sıkıntı içinde dillendiriliyor:
"Ya silahla bitirilecek; ki yıllardır sonuç vermiyor. Çünkü dağda da rant oluşmuş. Orada da çalışanlar, alışanlar var. Bir de teröre bulaşmamış, kurtulmak isteyenler. Eve Dönüş, kurtulmak isteyenlere çare olamadı. Şimdi yöntem belli; silahı bırakana genişletilmiş af..." Bu adım atılabilir mi?
Yanıt kısa:
"Şu koşullarda zor..." İktidarı, ana muhalefeti ve devletin yönetim birimlerinin görüşü tam olmasa da paralel.
Ancak, iki yıl öncesindeki gibi demiri tavında dövmeye ortam cesaret vermiyor...
Yayın tarihi: 9 Kasım 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/11/09//haber,950556B218BD46B68C2DDFF1C927F4FD.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.