kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 9 Kasım 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ERDAL ŞAFAK

Devrimlerin hazin sonu

Amerikalı tarihçi Barbara Tuchman, "Her devrim sonunda yıktığı rejimin üniformasını giyer" diyor.
Eski Sovyet coğrafyasındaki renkli devrimlerin vardığı noktayı görünce, bu tespite hak vermemek mümkün değil.
Ukrayna'da 2004 sonunda gerçekleşen devrimin portakalları çoktan çürüdü. O kitlesel kalkışmanın liderleri Viktor Yuşçenko ile Yulia Timoşenko şimdi bitmek bilmeyen iktidar kavgasında birbirlerini çelmelemekle meşguller. Devrimin sloganı olan "Tak! Yuşçenko" (Evet! Yuşçenko) ise ticari ürün oldu. Sloganın patentini alan Yuşçenko'nun oğlu Andriy Yuşçenko akla gelebilecek tüm ürünlere pazarlayıp birçok milyon doları cebine indirdi. Halk ise, devrim öncesine göre daha yoksul ve daha işsiz.
Kırgızistan'da 2005 Mart'ında başarıya ulaşan devrimin laleleri de çoktan kurudu. O devrimde halk Cumhurbaşkanı Asker Akayev'in yozlaşmış, yolsuzluk batağına gömülmüş yönetimine karşı ayaklanmıştı. Ama bugün yolsuzlukların boyutu, Akayev dönemine rahmet okutuyor. Örneğin devlet tekelinde olan enerji sektöründe elde edilen gelirin en az yarısı yönetim kadrosunca buharlaştırılıyor.

Gül devriminin dikeni
Geriye Gürcistan'da 2003 Kasım'ında Eduard Şevardnadze'yi alaşağı eden devrim kalmıştı. Onun da artık gülü soldu.
Hatırlayacaksınız, 4 yıl önce bugünlerde Tiflis'te parlamentoyu basan Mikhail Saakaşvili ve arkadaşları Şevardnadze yönetimini yolsuzlukla ve seçimlere hile karıştırmakla suçluyordu. Önceleri 2 Kasım 2003'te yapılan seçimlerin tüm sonuçlarıyla geçersiz ilan edilip, yeniden sandık başına gidilmesini istiyorlardı. Birkaç gün sonra taleplerinin çıtasını yükselttiler; Şevardnadze'nin istifasını şart koştular.
Sonunda Şevardnadze gitti, yenilenen seçimlerde Saakaşvili cumhurbaşkanlığına geldi, partisi de iktidara.
Bugün Gürcistan'daki tablo şöyle: Devrim liderlerinin çoğu muhalefet saflarına geçti.
Saakaşvili izlediği politikalarla yoksulluğu ve yolsuzluğu artırdı. Daha kötüsü otoriter bir yönetim kurdu. Karşıtlarını hapse attırdı. Cinayet ve suikast iddiaları kendisine kadar uzanıyor. Örneğin doğalgaz zehirlenmesinden öldüğü açıklanan eski Başbakan Zurab Zvania'nın aslında Saakaşvili'ni emriyle ortadan kaldırıldığını öne süren eski Savunma Bakanı Irakli Okriaşvili zorla ve apar-topar yurt dışına gönderildi.
Ve bu olay bardağı taşırdı. Muhalefetin çağrısıyla halk sokağa indi. Önce 5 bin kişi, ertesi gün 10 bin, 20 bin, 40 bin derken, 75 bine ulaştı."Gül devrimi"nde bile bu kadar insan toplanmamıştı.

Batı'nın devekuşları
İstekleri? Saakaşvili'nin 2008 sonbaharına ertelediği genel seçimlerin normal tarihinde (Nisan'da) yapılması, siyasal tutukluların serbest bırakılması, seçim yasasının değiştirilmesi (Nispi temsil sistemine geçilmesi), seçim kurullarında tüm partilerin temsil edilmesi.
Göstericiler parlamento ve hükümet binalarını kuşattı, Saakaşvili'yi "Yalancı", "Umutlarımıza ihanet eden adam" sloganlarıyla yuhaladı.
Ve tıpkı "Gül devrimi"nde olduğu gibi, Saakaşvili'nin istifasını istemeye kadar vardı.
Batı'nın "Gürcistan'ın altın çocuğu" diye pohpohladığı Saakaşvili'nin bu taleplere cevabı ne oldu dersiniz? 15 gün olağanüstü hal ilan etti, tüm okulları tatile soktu, özel radyo ve TV'leri susturdu, yazılı basına sansür getirdi. Dağılmamakta direnen göstericilere de ateş açtırdı. 50'si ağır 600 kadar yaralı var.
Tuhaf olan şu: Üç ülkedeki renkli devrimler sırasında sokağı destekleyen, hatta sivil toplum örgütleri aracılığıyla rejimlerin devrilmesine el veren ABD ve AB şimdi Gürcistan'daki gelişmelerde ağzını açmıyor. Benzer önlemleri alan Pakistan lideri Pervez Müşerref'i yerden yere vururken, neredeyse diktatörlüğünü ilan edecek kadar otoriter Saakaşvili'yi suspus izliyor.
Batı'nın çifte standardı bir kez daha suçüstü yakalandı.