Etrafınıza,
sonra da dönüp kendinize bakın bakalım. Çoğumuzun ortak bir yumuşak karnı var: 'Şefkat arsızlığı!' Özellikle aşk ve dost kazalarının en büyük nedeni! Hep daha fazla ilgi, daha fazla sevgi, daha büyük dostluklar, daha sıcak bir kucak, saçımızı okşayacak daha güvenilir bir el, düşerken son anda kucaklayacak daha güçlü kollar. Bu yüzden yaşamımız, sayısını kendimizin bile bilmediği, o yumuşak karna saplanan kazıkların yaralarını sarmakla geçiyor. Hepimizin ortak derdi bu yani! Bir türlü alt edemediğimiz zaaflar, zaman zaman yaşamımızı karartıyor. Üstelik de insana 'en zarar' verenleri, inanın 'en masum' olanları... Yani kadının paraya zaafı vardır, adamın kadınlara olan düşkünlüğü başının belasıdır, bir başkası kumarla boğuşur, bir diğeri alkolle halvettir. Ama bunlardan hiçbiri şefkat saplantısının yarattığı hasarı veremez insana. Ya da belki de bu yukarıda saydıklarımın hepsinin temelinde bu duygunun eksikliği vardır. Kim bilir? Biliyor musunuz, gerçek hayatta da üç yanlış bir doğruyu götürüyor aslında... Yaşam felsefenizi üzerine kurduğunuz tüm değerler, o lanet olası yumuşak karın yüzünden zaman zaman yerle bir olabiliyor. Yapacağınız bir 'hata' (hani hepsinin insanlar için olduğu söylenir ya), kurduğunuz bir 'doğru'nun üzerine manda yavrusu gibi oturup bir anda ezebilir. "Ben çok güçlüyüm, kolay kolay yıkılmam, oooo biz neler gördük be güzelim," palavraları işte böyle anlarda hiçbir işe yaramaz. Bakmışsınız ki siz, yuvasından düşmüş küçük bir kuş yavrusu gibisiniz ve bir kedi, salyalarını akıta akıta üzerinize doğru gelmekte... Bir sonraki sahne: Çiğnenmişsiniz. Kemikleriniz un ufak olmuş. Ölmüşsünüz.
Yeniden doğuş, bir süre sonra gerçekleşiyor, kendinizi yine güçlü hissedebiliyorsunuz gerçi, ama ta bir sonraki 'zaaf açığı yakalayıcılar' tarafından enselenene kadar. Niobe'nin yaşadığı topraklara doğmuşuz ya... Kan çekiyor, kan! Yüzyılların rüzgarına, fırtınasına, muhtemel tüm doğal afetlere direnip ayakta kalmış ama gözünün yaşı hiç dinmemiş ağlayan kaya Niobe! "Bu son dersti. Artık akıllandım. Ben artık ne istediğini bilen, kuyruğu her daim dik, arkadaşını, dostunu, partnerini seçerken dikkat eden, iş yeri ya da özel hayatta kendisini kimseye yedirtmeyecek, güçlü bir kayayım evelallah," diyorsunuz. Kayaların da ağlayabildiğini unutarak... Salakça!
Yayın tarihi: 14 Ekim 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/14/pz/ozicer.html
Tüm hakları saklıdır.