Ekonomide, madalyonun sadece bir yüzüne bakarak farklı izlenimler vermek mümkün. Dolayısıyla,
"Bir de öbür tarafa bakalım" demeliyiz.
Meselâ ihracat,
100 milyar doları aştı... ama bu kadar ihracatı yapmak için
114 milyar dolarlık ara malı ithal ettik. Türkiye'nin ihracat kapasitesinin büyümesine sevinirken, daha ucuz olduğu gerekçesiyle
yerli girdiden vazgeçilmesinin yan sanayimize zarar verdiğinin de farkında olmalıyız. Ayrıca dolardaki değer kaybı, bu para birimiyle ifade edilen rakamların, olduğundan büyük görünmesine yol açıyor.
Fert başına düşen milli gelir rakamları da, aynı sebepten dolayı, tıpkı ihracat gibi, gerçek artışa göre daha şişkin görünüyor. Elbette, YTL cinsinden de büyüyoruz, ihracat da gerçekten artıyor. Ama dolarla söyleyince, biraz daha hızlı büyümüşüz, ihracat biraz daha hızlı artmış izlenimi yaratılıyor.
Gelelim dış borca... Burada da rakamların sadece bir bölümünden söz ederek zihinleri yönlendirmek mümkün.
Türkiye'nin dış borcu, 2002'de
130 milyar dolardı, 2007'de
226 milyar dolara çıktı. Yalnız, bu iki rakamı mukayese ederek,
"AK Parti Hükumeti dışardan borçlanıyor ve böylece suni bir refah yaratıyor" deyip insanları kandırabilirsiniz. Ama artan dış borç, kamuya değil, özel sektöre ait.
2002'den 2007'
ye kadar, dış borç tam 96 milyar dolar arttı ; bu artışın 95 milyar doları özel sektörün borcu.
Kamunun dış borcu bu süre zarfında, sadece 1 milyar dolar civarında büyüdü. Bunun yanı sıra, dış borcun gayri safi milli hasılaya oranı da önemli. Bu oran %70'lerden %50'lere geriledi. Çünkü Türkiye, aynı süre zarfında, milli gelirinde önemli artışlar sağladı.
Ve son olarak: Dış borç, dolarla ifade edilince, tıpkı ihracat ve milli gelir gibi, olduğundan daha fazla görünüyor. Dış borç yekûnuna, kurun, 18 milyar dolarlık bir etkisi var.
Yayın tarihi: 9 Ekim 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/10/09//haber,878BE8242FD346FE8977DA1A11878D7E.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.