Birkaç gün için Paris'teyim. Dünya o kadar küçük ki, nerede olursanız olun, olayları bütün sıcaklığıyla takip edip, yorum yapabiliyorsunuz.
"Bilgi çağı" en çok gazetecilerin işine yaradı. Televizyonda tesadüfen, Fransız Milli Eğitim Bakanı'nın konuşmasına rastladım. Verdiği müjdelerden biri şuydu:
"Bu yıl, 1.6 milyon Euro ayırdım. Bu parayla, liselerde hem erkeklerin, hem de kızların tuvaletlerine yeterli sayıda prezervatif koyacağım. Çünkü, sadece erkekler değil, kızlar da kendilerini korumak için bu imkâna sahip olmalı." Baktım Fransa'da, televizyondan izleyebildiğim kadarıyla, ahlâki değerler iyice aşınmış; cinsellik ayağa düşmüş; herkes, her şeyi uluorta yüzü kızarmadan konuşabiliyor. Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin aşk macerası dillerde. Eşi Cecilia onunla hiçbir seyahate çıkmıyor; kayıplara karışmış durumda. Dedikodulardan önce de, kocasının yanında pek yer almadığından söz ediliyordu. Ama,
"aşk mektubu" skandalı sonrası, eşinden iyice kopmuş.
Hani
"Fransa, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı" deniliyor ya, asıl biz kara kara düşünmeliyiz. Belki de
"ahlâkımızı bozacak" diye, Fransa ile birlikteliği biz istememeliyiz.
Şaka bir yana ama, şu gerçeğin de altını çizelim:
Türkiyemizde edebimizle, değerlerimizle, aile bağlarımızla, ahlâklı bir hayat sürüyoruz. Bunu da, hâlâ dinin yaşantımızda önemli bir yer tutmasına borçluyuz.Bu vesileyle, Kadir Gecenizi kutlar, bu mübarek günde ailenizle ve sevdiklerinizle huzur dolu bir beraberlik dilerim.