Her hafta,
Avrupa Yakası'nı dizinin oyuncu ekibiyle seyrederken, "Ay, burası çok komik,", "Oy, bu sahnede ne zorlanmıştık," filan gibi yorumların arasına genellikle şöyle parazitler karışır "Yaaa, çok şişman çıkmışııım,", "Ooo, benim bacaklarım böyle kütük gibi mii?" Sonra birisi "Yok ayol, plazmadan seyrediyoruz ya, ondan," der ve konu kapanır. Malumunuz, plazmalar, özel olarak ayarlanmadıkça, televizyon yayınını 16-9 oranına yayarlar ve görüntü kısa-yayvan halde seyredilir! Dolayısıyla o anda bizi rahatlatan düşünce şudur: "Bu diziyi kaç milyon kişi seyrediyor, onların en fazla yüzde 0.01'inde plazma televizyon vardır. O küçücük yüzde de beni biraz şişman görse, ne olur ki!" Ne var ki, yeni açılan teknoloji marketinde olanlar, plazma televizyonun yurdum insanı için, beyaz peynir, kurufasulye kadar önemli ve hayati bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor! Geceden sıraya giren, birbirini ezenler, eziyet ve baskıdan kaçarak iltica etmek istedikleri ülkenin sınır kapısına saldıran veya susuzluk ve açlık çekilen bir iç savaşta, çocuklarını doyurmak için marketlerden yiyecek kaçırmaya çalışanların panik ve saldırganlığı içinde, plazma televizyon alışverişi yapıyorlar! Hatta dekorasyonun bir parçası olarak duvarlara takılmış plazmalar da bir süre sonra müşterilerce sökülüp götürülüyor! Teknolojik aletler, hakikaten bu kadar büyük ihtiyaç mıdır? Görüntülerde 'teknoloji cangıl'ında başarılı olmuş, etrafındakileri itip kakıp, alacağını almış, yorgunluk ve hırpalanmaktan dağılmış insanları görüyoruz kasaların önünde... Ellerindekiler: MP3 çalarlar, DVD oynatıcılar, plazma televizyonlar, cep telefonları, kahve makineleri... Hepsinin ortak birkaç özelliği var. Saydıklarımın hiçbiri 10-15 yıl önce Türkiye'de, hatta dünya üzerinde yoktu! İlk çıktıklarında piyasaya verilen modellerle şu anda dalga geçiyoruz! İlk örneklerini edinenler, ondan sonra iki üç kez yeni modellerini satın almak zorunda kaldılar! Benim teknoloji konusunda felsefem şudur: Memnunsan, elleşme! Şahane çalışan, pırıl pırıl gösteren büyük ekran bir televizyonun varsa, plazma almak beyhudedir! Espresso sevmiyorsan, kahveni cezvede yapıyorsan, fırın kadar kahve makinesi senin neyine? Ve cep telefonu, telefonda konuşmak için yapılmış bir aletse, neden fotoğraf çekenini, şarkı çalanını, fıkra anlatanını edinmek zorundayım? Beş yıldır aynı cep telefonunu kullanmam, dostlarımı bu konuda bir espri antolojisi yazmaya itse bile; en geç benim telefonumun pili bitmektedir, en iyi benim telefonum çekmektedir, dolayısıyla ben haklıyım! Bu konuda ekranımın siyah-beyaz olmasıyla, telefonumun fotoğraf gönderilerini almamasıyla ilgili şaka üretmek, "Yine evin telsiz telefonunu alıp işe gelmişsin," şeklinde, garibanın modelini tiye almak fikrimi değiştirmez! Galiba teknoloji marketinin önünde birbirini ezenlerin sorunu bu. Evinde plazması olmayana kız vermiyorlar artık! Cep telefonun eskiyse, iş görüşmesinde ortaya çıkarmamaya çalışacaksın! Ve DVD oynatıcın yoksa, kesinlikle AB grubu sayılmıyorsun! Şaka veya mecazi örnek değil bu! Reyting ölçümlerinde sosyokültürel sınıf kriterlerinden biri, evindeki teknolojik aletler! Bulaşık makinen, müzik setin filan varsa C grubunun en altından C1'e geçtin demektir, yoksa,
Avrupa Yakası'nı seyredip seyretmemen hiç önemli değil, zira reklamcılar için hedef kitle bile değilsin! Bu konuda bile mahalle baskısı olduğu görülüyor! Ancak ben bu baskıya gücüm yettikçe boyun eğmeyeceğim!
Yayın tarihi: 30 Eylül 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/30/pz/birsel.html
Tüm hakları saklıdır.