kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Eylül 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ASLI AYDINTAŞBAŞ

Ahmedinecat ODTÜ'ye gelse...

Alkış kıyamet kopar, kahraman ilan edilirdi. Üniversite yönetimi değil, ancak geçmişte Deniz Baykal'dan Kemal Derviş'e, ABD elçisi Ross Wilson'dan Mikhail Gorbaçov'a kadar birçok yerli ve yabancı siyasetçiyi yuhalayan ODTÜ'lü öğrenciler, kuşkusuz İran'ın sertlik yanlısı lideri Mahmut Ahmedinecat'ı bağırlarına basardı.
Şu zamana kadar ODTÜ'de alkış alan tek yabancı lider eski İran lideri Muhammet Hatemi, tek Türk lider Ahmet Necdet Sezer oldu.
Ahmedinecat gelse, ABD'de Columbia Üniversitesi'nde karşılaştığı soğuk ve protestolu karşılama değil, karşısında yumruğu havada hayran bir öğrenci kitlesi bulur, İsrail ve ABD'ye her geçirdiğinde salonu inletirdi.
Neden? Üniversite gençliği totaliter bir İslam rejimi özleminde olduğu için mi? Sanmıyorum. Dün ODTÜ'lü birkaç kişiye sorduğumda aldığım cevap "Amerika'ya meydan okuduğu için", "Dünyaya kafa tuttuğu için", "Liderlik özellikleri olduğu için" oldu.
Liderlik özellikleri mi dediniz? Ahmedinecat, İran halkının yaka silktiği, herhangi bir demokratik hakkın olmadığı, seçimlere katılacak adayların atanmış bir İslami konsey tarafından onaylandığı, ılımlıların mollalar tarafından veto edildiği, kadınların başını örtmeye, erkeklerin oruç tutmaya, tüm halkın katı bir Şii doktrinini uygulamaya mecbur edildiği berbat bir totaliter sistemin lideri. O sistemin derin devleti sayılabilecek kadrolardan gelen bir isim.
Türkiye'nin dibinde nükleer silah yapmak için debeleniyor; sürekli ABD ve İsrail'e sataşarak bu bölgede istikrarsızlık potansiyeli üzerinden güç topluyor; İsrail düşmanlığı yapacağım derken Holocaust gibi insanlık tarihinin en vahim suçlarından birini savunur duruma düşüyor.
Geçmişte Türkiye'nin içini karıştırmak için yeterince faal olmuş bir rejimin bekçisi.
Ama ne iştir ki, 84 yıldır cumhuriyetle yönetilen laik demokratik Türkler, Ahmedinecat'a hayran! Türkler, Castro sempatisini, şimdilerde bir başka diktatöre kanalize etti. Ve kimse NATO kurucusu, ABD'nin müttefiki ve AB üyeliğine aday bir ülke kamuoyunda İran'a ve İranlı lidere yönelik bu gizli ya da açıkça ifade edilen hayranlıktan rahatsız değil.
Türklerin İran rejimine sempatisi Pew Araştırma ve Alman Marshal Fonu'nun son araştırmalarında ortada... İran, ABD, AB ve İsrail'den daha fazla sempati uyandırıyor ülkemizde.
Ahmedinecat'ın bu hafta BM zirvesine katılmak için New York'a gittiğinde, Columbia Üniversitesi "ifade özgürlüğü" ve "serbest tartışma ortamı" yaratma adına İranlı lideri konuşmaya davet etti.
Ahmedinecat'ı alkışlar, Columbia rektörü Lee Bolinger'ın İranlı lideri kürsüye davet ederken "acımasız ve gaddar bir diktatör" diye tanıtmasına kızarken, biraz da şunu düşünelim.
Türkiye'de üniversiteler, devletin veya kamuoyunun bu ölçüde düşman olduğu bir dünya liderini davet etme cesaret ya da özgürlüğüne sahip mi? Örneğin Türk üniversiteleri, devletin kavgalı olduğu bir dönemde Mesud Barzani veya Celal Talabani'ye böyle bir platform vermeye yanaşır mı?
Herhalde Türk üniversitelerinde serbest tartışma ortamı ve ifade özgürlüğü adına atılan en cesur adımlardan biri, geçen yıl Bilgi Üniversitesi'nde düzenlenen Ermeni konferansıydı. Umarım üniversite gençliği, Ahmedinecat hayranlığı, Batı karşıtlığı ve bilumum üçüncü dünyacı akım yerine, asıl gıpta edilecek şeyin, Columbia Üniversitesi gibi kurumların var olabileceği serbest ve şeffaf bir demokrasi olduğunu anlar.