Ortada yadsınamaz bir gerçek var. DTP, şu ya da bu şekilde Güneydoğu'da, yani Türkiye'nin en sorunlu bölgesinde ciddi bir temsil kabiliyetine sahip. Birçok ilde DTP'li belediyeler iş başında. Bölgede AK Parti'den bile fazla oy alıyor. Her yerde teşkilatı ve sempatizanları var. Bu yüzden DTP'nin Meclis'te olması demokratik normlar ve temsilde adalet açısından gerekli. Türkiye kamuoyu bu gerçeği kabul etti.
Ancak yadsınamayacak bir diğer gerçek, DTP'nin sırtını demokrasi dışı bir güce dayadığı, önüne sunulan tüm imkanlara rağmen kendini bu güçten soyutlayamadığı. Tabii ki DTP, Güneydoğu'nun sorunları ve genel anlamda Kürt meselesinin çözümü için bir aracı ve tercümandır. Partinin bu konularla İstanbul'un trafik sorunundan daha fazla ilgilenmesi anlaşılabilir bir durum. Ancak DTP, kendini PKK ya da PKK'ya sempati duyan kitlelerin temsilcisi ya da sözcüsü olarak gördüğü, bu tarz demeçlere yöneldiği anda, Türkiye'de başlayan açılımları zedeler, kendisine gösterilen iyi niyeti eritir ve genel anlamda sistemi tıkar.
Maalesef parti yöneticilerinden bir bölümü, bunun farkında değil. Temsil ettikleri coğrafyaya zarar vermek pahasına güç aldıkları odaklara hizmet etmek peşindeler. Yazık. DTP bu hafta yeni anayasa çalışmalarına kendi çapında katılarak bazı talep ve koşullar öne sürdü. Resmi dilin Türkçe olmasını kabul ediyor. AB hedefi ve Güneydoğu'nun kalkınmasına yaptığı vurgu anlaşılabilir.
"Anayasa Türk ve Kürt halkları diye başlasın" gibisinden uçuk önerileri dillendirmemesi önemli. Bu, partide ılımlı ve uzlaşmacı kanadın zaferidir. Ancak DTP'nin
Aysel Tuğluk'un
"Kürt kimliği" diye adlandırdığı etnik temelli ayrımın anayasaya girmesini istemesi, hem yıkıcı hem de kabul edilmesi imkansız bir tekliftir.
Yeni anayasa çalışmalarındaki vatandaşlık tanımı, 1924 Anayasası'ndaki ifadelerin getirilmesi suretiyle etnisite ve kimlikler üzeri çağdaş bir tanımdır. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan herkesin kabul edebileceği, alt kimliklerin özgürce yaşamasına imkan veren çağdaş bir tanımdır.
Oysa
"Kürt kimliği" kavramının anayasaya girmesini istemek, Türkiye'nin eninde sonunda etnik temelde bölünmesi sonucunu getirecektir. Irak anayasası, bu formülle geliştirilmiş, Sünni ve Şii Arapların fazla heyecan duymamasına rağmen
"Arap, Kürt ve diğer etnik unsurlar" ibaresi anayasanın temel taşı olmuştur.
Ancak Irak, zaten hem idari hem de etnik temelde bölünmüş, parçalanmasına ramak kalmış sakat bir ülke. Iraklı Kürtler 1974'ten bu yana federal yapıya sahip, 1991'den bu yana ise otonom. Ülkedeki ortak yaşam ideali, Anfal kampanyası ve
Saddam dönemi zulmüyle yıllar önce dinamitlendi. İkinci Irak savaşı sonrasında ise tamamen yok oldu.
Türkiye ise homojen olmamakla birlikte kaynaşmış ve farklılıkların bir arada yaşamaktan çekinmediği üniter bir yapı. 2030 yıl sonra Fransa gibi, İspanya gibi kaynaşabilecek bir yapı. Tüm sakatlıklarına rağmen, devlet doğru adımlar atmak niyetinde. Türkiye açısından devletin doğru adım atması, ayrımcılık yapmadan Güneydoğu'da halkı kucaklamaktır. Bu yeni anayasada etnisiteye dayalı olmayan Türk üst kimliği çerçevesinde daha da perçinlenecek, Diyarbakır'da doğan bir genç gururla
"Ben Kürdüm ya da Kürt asıllıyım ve Türk milletinin bir ferdiyim" diyebilecektir. Adım atma sırası DTP'dedir. Partinin her şeyden önce Güneydoğu'ya yönelik doğru adımları fütursuzca eleştirmek yerine alkışlaması lazımdır. Örnek, derseniz Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün bölgeye yaptığı geziyle ilgili DTP'lilerin saçma açıklamalarına bakın. İmralı'dan gelen işaret değilse, nasıl bir refleks DTP'yi bu anlamlı geziyi alkışlamadan alıkoymuştur?
Bu partiden beklenen ikinci şey, PKK'nın sözcüsü gibi davranmamasıdır. Daha da ötesi, kamuoyunun hışmını üzerlerine çekmek istemiyorlarsa DTP'liler
"P-K-K" lafını ağızlarına bile almamalıdır. Kuşkusuz DTP içinde şahinler ve ılımlılar, PKK'nın atadığı
"parti komiserleri" ve bağımsız Kürt siyasetçiler var. Bu ayrışmanın herkes farkında. Ancak PKK komiserleri öne çıktığı noktada, DTP siyasi şansını ve Türk demokrasisine katkıda bulunma fırsatını kaybedecektir.
DTP'nin gidişatı kontrolsüz gözüküyor. Hem kamuoyunu hem de Meclis'in işleyişini gerilim noktasına sürüklememek, bu partinin elinde. Tabii, niyetleri buysa...
Yayın tarihi: 16 Eylül 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/16//haber,1FC6B0420F0B4B7FBCA948BE2388BC6D.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.