Cumhurbaşkanı seçimi dün sonuçlandı. Böylece önemli bir belirsizlik kaynağı da ortadan kalktı. Sıra geldi yeni hükümetin kurulmasına. Bu da gelecek hafta güven oylamasıyla sonuçlanacak.
Yeni cumhurbaşkanı, yeni Meclis ve yeni hükümetle yeni bir icraat dönemi açmak, yeni bir heyecan yaratmak mümkün. Bu, geçmişteki yeni Meclis ve yeni hükümetlerde hep böyle gerçekleşti. Ekonomi ve finansal piyasalar yeni hükümetlere hep yeni krediler açtılar. Nitekim 2002'de bu hükümetin işbaşına gelmesinde de bu böyle oldu.
- Yurtdışı dalga engeli- Ancak bu eğilimin bu kez tekrarlanmasına önemli bir engel var. Küresel piyasaların durumu. Türkiye ilk kez dünya ekonomisi ve küresel piyasalarla bu kadar entegre bir dönemi yaşıyor. 2002'den başlayan küresel risk alma iştahının yüksekliği ve bol likidite dönemi de bu aşamada ciddi bir darbe almış durumda. Cari açığın yüksekliğinden, gelişmiş piyasalardaki güven ve likidite kaybından, gelişmekte olan ülkelerin satış yemesinden dolayı Türkiye bu eğilimden en çok etkilenen ülkeler arasında yer alıyor. Dolayısıyla
yeni hükümet ortaya koyacağı icraatlarla belli bir heyecan yaratsa ve umut aşılasa da, dışarıdan gelen bu olumsuzluğu tersine çevirmeye gücü yetmeyebilir. - Likidite ihtiyacı - Çünkü küresel dalgalanma tam olarak gelişmiş ülkelerin finansal krizi. Kredi piyasasından kaynaklı bir dalgalanmada hem özel sektör tahvil piyasası çökmüş durumda, hem de kredi piyasası. Bankalar şirketlere ve fonlara kredi açmada son derece tutucu olurken birbirine gecelik piyasada bile borç vermede çok seçici davranıyorlar. Bu da gelişmiş ülke ve piyasalarda likidite krizine yol açıyor. Merkez bankaları bunun için erken devreye girdiler, piyasalara likidite pompaladılar.
Gelişmiş ülke piyasaları bu likidite ihtiyacını, gelişmekte olan piyasalardan da karşılama yoluna gidiyor. Her sıkıştığında yurtdışından kaynak arayışına giren ve bu kaynağı bulduğu oranda rahatlayan Türkiye'deki bankaların ilk kez yabancı bankalara milyar doları aşan miktarda kredi açmasına bu dönemde rastlıyoruz. Bu nedenle gelişmekte olan piyasalarda hisse senedi ve tahvil piyasalarında satış eğilimleri güçleniyor.
- Satış fırsatı olmasın- Eğer Türkiye böyle bir ortamda yeni hükümetin icraatları nedeniyle dünya piyasalarından daha iyi performans gösterirse yabancılara satış imkanını daha fazla olarak vermiş olur. Üstelik
Türkiye'de kurun yükselmesi halinde yerli yatırımcıların satışa geçmeleri sayesinde oldukça likit bir döviz piyasası oluştu. Buna yeni hükümet heyecanıyla tahvil piyasası ve hisse senedi piyasasının artan likiditesi eklenirse, yabancılar daha çok satabilir. Dış piyasalar iyi olsa bile bunu izleyecek herhangi bir kötüleşmede Türkiye en çok satış yiyen piyasalar arasına girebilir.
Dolayısıyla piyasada azınlık kalan yerli yatırımcıların yeni hükümetin oluşumuna olumlu tepkileri ancak küresel dalagalanmanın son bulmasıyla mümkün olabilir. Eğer dalgalanma sürecekse
yerlilerin tepkisinin de ölçülü kalmasında hem kendileri hem de Türkiye piyasaları için yarar olabilir.
- Sonuç- "Her işte bir itidal vardır, hatta aşırılıklarda bile." B. Disraeli ABDURRAHMAN YILDIRIM
Yayın tarihi: 29 Ağustos 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/29//haber,97CB8B84EB1242119DF7B20655648FB0.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.