Demokrasiye gölge etmeyin

Seçimde başarısızlığa uğrayan ana muhalefet partisi ile siyasi sürece ilişkin tüm öngörüleri yanlış çıkan kesimlerin şimdi ilginç bir talebi var.
Bu kesim, cumhurbaşkanının kendi talepleri doğrultusunda belirlenmesini talep ediyor.
Bunun için de ilginç bir isim bulmuşlar, "şık ve zarif bir formül." Milli iradenin neredeyse yarısını temsil eden AK Parti, yüzde 15'ini temsil eden Milliyetçi Hareket Partisi ve yüzde 5'ini temsil eden DTP cumhurbaşkanlığı seçim sürecine katılacağını açıkladı.
Bu konuda tavır alan tek parti yüzde 21.5'lik CHP.
Hem Abdullah Gül'ün iyi bir cumhurbaşkanı olacağını nedenleriyle anlatmak, hem de bu adaylığın gerçekleşmesine karşı çıkmak nasıl bir tavır, doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum. Türkiye 22 Temmuz seçim sonuçlarından sonra bir "normalleşme" dönemine girmiştir.
Başbakan Erdoğan'ın seçim gecesi yaptığı mükemmel konuşma bu normalleşme dönemini çok iyi okuduğunun en çarpıcı örneğidir. Bugün AK Parti'ye sadece muhafazakarlar, ılımlı İslamcılar oy vermemiştir.
Öyle olsaydı partinin oyları yüzde 50'ye dayanmazdı.
Bu muhafazakârların, ülkenin içinde bulunduğu durumdan memnun olanların, Avrupa Birliği yolunda devamdan yana olanların, demokratların ittifakının sonucudur.
Bu ittifak Türkiye'nin içinde bulunduğu koşullarda statükoculara, içe kapanmacılara, reform karşıtlarına karşı büyük bir başarı sağlamıştır.
Şimdi uzlaşması gereken kesim budur.
Türkiye'yi Rusya, Çin eksenine taşımak isteyenlerin, demokratik reformlara karşı çıkanların, serbest piyasa ekonomisinden korkanların ağırlıklı demokrat kesimle uzlaşmaları gerekir. Taviz verilecekse, bu taviz demokrasi yönünde ve milletin iradesi doğrultusunda olmalıdır.
Tersi değil.
Seçim sonuçlarını hâlâ okuyamayanların, Türkiye'deki güçlü değişim rüzgarlarını, yükselen orta sınıfı göremeyenlerin uzlaşma adına kendi taleplerini dayatma arzusundan vazgeçmesi gerekir.
Demokrasiye, milletin iradesine gölge etmeyin yeter.