OO
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?OO
İstifno'nun iade-i itibarı
İzmir dışından gelen misafirlerimi ne zaman dışarıda ağırlasam, masaya gelen garsona benden önce atlarlar: "Aman bize turp otu, deniz börülcesi, şevketi bostan..." Son yıllarda herkeste bir Ege mutfağı sevdası, Girit otları düşkünlüğü... Ya da mesela İzmirli olduğumu öğrenenler hemen sorarlar; "Giritli misin? Ah o otlar!" "Hayır," derim, "Boşnak-Arnavut karışımıyım, ama Giritlileri de çok severim." Mübadele öncesinde de sonrasında da Giritliler'in çoğunluğunun yerleştiği şehir, zaten İzmir... Eh tabii böyle olunca da onların içinde büyüdük biz de... Ya da köklerimiz, zamanında aynı kaderi paylaştığı için belki de onlara kendimi yakın hissediyorum. Tüm Balkan göçmenlerine yani...
O insanlar ne doğdukları topraklara ne de sonradan geldikleri vatan toprağına yaranabilmiş. Dediğim gibi, şimdi her lüks restoranın mönüsüne giren, bayıla bayıla yediğiniz o otlar; radika, şevketi bostan, arapsaçı, istifno, turp otu, sarmaşık vs. vardır ya hani... İşte o zamanlar Girit'ten gelenler dağ bayır dolaşıp bu otları topladıkları için, yerli halk tarafından aşağılanırmış: "Bizim ineklerin, eşeklerin rızkını yiyor bunlar," diye... Sadece bu yüzden mi? Doğal olarak Türkçeyi az bildikleri için, yemeği yer sofrasında değil de masada yedikleri, çatal bıçak kullandıkları için, kızları daha özgür yetiştirdikleri için vs. Hep 'gavur tohumu' sayılmış. Biz tabii hâlâ, İzmir'de onlarla iç içe yaşıyoruz, ama mesela yolunuz tatilde Assos, Edremit taraflarına düşerse, Küçükkuyu'da Yeşilyurt Köyü'ne bir uğrayın derim. (Hani bir zamanlar Tarkan sayesinde adını duymuştunuz. Köyün içindeki Manici Kasrı'nda kalmıştı mega-star!) Ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Ve bana hak vereceksiniz. Orada hâlâ Hanya'dan gelen mübadiller yaşar. Yaşları 90 civarıdır ve sizden benden daha sağlıklı ve dinçtirler. Hâlâ kendi zeyinyağlarını kendileri üretirler... Köyün dimdik yamaçlarında, siz diliniz bir karış gezerken, onlar yaşlarına inat ceylan gibi seker. Ve en önemlisi hep, ama hep güleryüzlüdürler.
Ama tabii benim yaşadığım coğrafyaya uzaksanız ve "Gidemem ben taaa oralara, ama bak şimdi merak da ettim ne menem insanlarmış şu Giritliler," derseniz ona da var bir çözümümüz. Mesela sabahları açın televizyonunuzu, seyredin Şenay Düdek'i... O hem İzmirli hem de Girit kökenli... Bundan iki ay kadar önce yine bu köşede, içinden "Ben şu Şenay Düdek'i şahsen tanımam ama nedense çok severim," cümlesi geçen bir yazı okumuştunuz. Sonra o yazı vesile oldu, biz kendisiyle bir akşamüstü İzmir'de, ortak bir dostumuz aracılığıyla buluştuk, tanıştık. Benim ilk sorum Girit kökenli olup olmadığıydı. Öyleymiş. Eh yanılmamışız... Efendim, kendisi ekranda ne görüyorsanız o! Harbi, dobra, içten, heyecanlı, samimi, gülmeyi bilen, kasmayan, germeyen... Hem de karşısında oturan Cenk Eren'e inat! Sahi her sabah o ne Ramses pozlarıdır öyle eyyy Cenk! Partneri karşısında, cıvıl cıvıl, "Günaydııııın..."ları savururken, kamera Cenk Eren'e döndüğünde soğuk duş yemiş gibi oluyor insan. Neyse... Şuraya da iki ara bir dere dedikodu sıkıştırdım ya, pes diyorum kendime!
Diyeceğim o ki, hani bu ülkede bazı insanlara itibarları, öldükten çok sonra verilmiştir ya... İşte bu durum sadece tek bir insana da özel olmayabiliyormuş demek ki... Baksanıza koskoca bir topluluğa hak ettikleri değer, saygı, yıllar sonra yemek kültürleri dolayısıyla da olsa iade edildi. Giritliler, öz be öz Türk oldukları halde, vakti zamanında anavatandaki Türklerden çok ama çok çekmişler ve yıllarca 'yarım gavur' ya da 'gavur tohumu' sayılmış. Ama şimdi kuzu etli şevketi bostan pişirmeyi bilmek, yumurtalı sarmaşık, istifno yemeyi sevmek bile övünç kaynağı sayılıyor. Yani bu ülkede bazen, itibar görebilmek için, bir parça sabretmek gerekiyor.
Yayın tarihi: 1 Temmuz 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/01/pz/haber,75FC24329F6741819D96A114886177D6.html
Tüm hakları saklıdır.