Türkiye, yakın tarihinin belki de en içeriksiz seçimine doğru gidiyor ama bunu bir çelişki olarak görmemek olanaksız. Türkiye'yi bu seçime sürükleyen son derecede karmaşık bir siyasal yapı ve ortamdı. Ne var ki,
seçim kararının alınmasını izleyen dönemde terör diğer bütün konuların üstünü örttü. Terörün olduğu her yerde nispeten öne çıkması doğal olan ordu, Türkiye'de, büsbütün hakim hale geldi ve siyasetin konuşulmadığı, yapılmadığı bir düzen içinde seçim tarihinin gelmesini bekliyoruz.
'Geliyorum' diyen terör Bu belirttiğim mekanizmanın ortaya çıkacağı daha önceden belliydi. PKK, mayıs ortasını kendisine bir eşik olarak seçmişti. O tarihten itibaren terör yönünden hızlı bir döneme girildi. Türkiye, bir yanda PKK'nın, bir yanda ordunun bulunduğu bir alana sıkıştırıldı.
Sivil siyaset çok önceden devreye girebilir, önlemler alabilir ve bu durumun çok daha sıkıntısız bir biçimde atlatılmasını sağlayabilirdi. Hiç değilse ordusiyaset veya sivil otorite ekseninde çok daha farklı bir görüntü sergilenebilirdi. Hükümet, nasıl Cumhurbaşkanlığı seçim dönemini yönetemedi ve bir krize dönüştürdüyse aynı olumsuzluğu bu defa da sergiledi ve açıklanmış, geleceği bilinen bir teröre teslim oldu. İnisiyatifi orduya kaptırdı. Kendisi açısından fevkalade olumsuz bir ortam yarattı.
Niye MHP? Cenazelerde, camilerde karşılaşılan görüntüler bu gelişmelerin bir uzantısı ve buradan neredeyse eksiksiz olarak herkesin çıkardığı tek bir sonuç var: MHP yükseliyor.
İyi ama, teröre karşı gösterilen tepkinin sahibi neden MHP olsun? Belki daha önce yaşanmış bir deneyimden ötürü. Daha önce de çok uzun süren bir terör döneminin sonucunda MHP teröre karşı gösterdiği tavırla seçmenden belli bir oy almıştı. Bugün de aynı noktaya geliyoruz diye yaygın bir inanış var.
Bu son derecede yanlış ve bir o kadar da tehlikeli bir değerlendirme. Çünkü, bir ülkede eğer ulusal planda telin edilen bir terör varsa ona karşı tepki göstermek bütün bir siyasetin sorumluluğu olmalı. Oysa Türkiye'de siyaset terör söz konusu olunca bir bütün olarak geriye çekiliyor ve teröre tepki göstermek bir tek partinin işlevi haline getiriliyor. Teröre karşı diğer partilerin yaptığı açıklama, getirdiği eleştiri sanki yapay ve inandırıcılıktan uzak ama MHP'ninki gerçek.
Çöken siyaset, çaresiz hükümet Doğrudur; MHP, teröre bağlı hususları siyasetinin belkemiği yapmıştır. Bu Türkiye'deki
milliyetçi-etnik siyaset ayrışma aksının bir uzantısıdır. Etnik bir hamle olduğunda milliyetçi bir refleks gelişiyor ve kamuoyu bilincinde MHP-terör karşıtlığı özdeşliği kuruluyor. Ama bu MHP veya bir başka parti, yanlıştır. Milliyetçilik-etnisite ayrımı siyasi ayrışmaların en tehlikelisidir.
Kaldı ki, bugünkü tepkiler ne kadar MHP'den kaynaklanıyor, somut bir bilgimiz yok. Ama eğer öyleyse siyaset teslim olmuş demektir. Ve son derecede vahim bir gelişmedir. Çünkü bu durumda siyaset sokak ve kitle karşısında acze düşmüştür. Bir sorunun siyaseten değil eylemsel olarak çözülmeye çalışılmasıdır. İdeoloji bile bu şartlarda geriye itilmiş onun eylem gücü öne çıkmıştır. Bu koşulları aşmak ise, macunu gerisin geri tüpe sokmak kadar güçtür. Vebalin hükümete ait olmadığı söylenebilir mi?
Yayın tarihi: 14 Haziran 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/14//kahraman.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.