Geçen günkü yazısında Ertuğrul Özkök her zamanki heyecanlı, telaşlı ve hırslı haliyle "Zamanında 1 Mart tezkeresine karşı çıkanlar Ankara'da gerçekleşen PKK saldırısını desteklemelidir" diyordu. Namus bunu gerektirirmiş. Küçüğünü bırakın, büyük dilimi yutmamak için kendimi zor tuttum, lafı da üzerime alındım. Çünkü, o dönemde, yazdığım gazetede sistematik bir biçimde bu gelişmeye karşı çıkmıştım.
Daha sonra bir de
Amerika Bu 11 Eylül'ü Çok Sevdi başlıklı kitap yazıp tezimi genişlettim ve aklımın erdiği kadarıyla meselenin geleceği yeri, yani bugünü değerlendirdim. Anlaşılan Özkök, o dönemde sürdürdüğü tezkere yanlısı ağır tahrike rağmen yenilmiş olmasının öcünü almaya çalışıyor ama nafile çaba.
Hangi Kuzey Irak? Önce şunu belirteyim. Şu anda basında çok önemli bir gelişme var. Dönemin müzakerecisi
Deniz Bölükbaşı bazı açıklamalarda bulunuyor ve meselenin gizli veya gölgeli kalmış yanları açıklığa kavuşuyor. Bugünkü tartışma da biraz Bölükbaşı'nın iddiasından türüyor; o da, bugünkü sorunların zamanında Kuzey Irak'a müdahale etmeyişimizden kaynaklandığını düşünüyor.
Bu görüşlere katılmak olanaksız.
Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı sorun Kuzey Irak'a girmediği için ortaya çıkmadı. Her şeyden önce o dönemde de birçok uzmanı karşıma almak pahasına öne sürdüğüm bir görüş doğrulandı. Yani,
Amerika'nın Irak'a müdahalesinin altında yatan nedenlerin en önemlilerinden birisi Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasıydı. Gerçekleşti. Bunu hazırlayan koşulları yukarıda andığım kitapta uzun boylu açıkladım. Türkiye bölgeye girseydi de bu olacaktı. O zaman çok daha vahim gelişmelere maruz kalacaktık.
İkincisi, Türkiye sadece Kuzey Irak'a girmeyecekti. Türkiye Irak meselesine müdahil olacaktı. Amerika'nın taşeronluğunu yapacaktı.
Müslüman olması, bölgeyle tarihsel ilişkisinin bulunması gibi nedenlerle ABD Türkiye'yi Irak'a gömecekti. Ayrıca Türkiye ABD'nin Irak'ı vurmak için kullandığı üs olacaktı. Bunun üzerine Irak'ta 700 bin sivili öldüren tepki terörü Türkiye'ye sıçrayacaktı.
Üçüncüsü, Türkiye, gene tarihsel emelleri doğrultusunda hareket edecek, Musul ve Kerkük'e dönük bir planlama içinde bulunacak, sonunda gene ABD ve dünyayla ters düşecekti. Çuval olayı olacakların sadece küçük bir işaretidir.
Ve bugün... Bugün olanların o gün yaşananlarla hiçbir ilişkisi yok. O tezkere Türkiye'yi kanlı bir bataklığa gömme senaryosuydu. Bugünkü PKK terörü veya herhangi bir terörle o tezkereye karşı çıkanların hiç ilişkisi yoktur.
Tersine o tezkereyi reddedenler bu türden kanlı eylemlerin çok daha büyüğünün Türkiye'de cereyan etmesini önlemiştir. Mevcut sorun Kuzey Irak'ın iyi komşuluk ilişkisini sürdürmemesidir. PKK buradan yüz buluyor. Bu gerçektir. Türkiye eğer büyük devletse bunu tespit eder ve gereğini yapar. Buna zorunludur. Ama bu da Irak işine bulaşmayı gerektirmez. Geriye bir tek şey kalıyor. salı günkü yazımda belirttiğim gibi,
ABD'nin orduyu ve AKP'yi birbirine karşı kışkırtarak ve Kuzey Irak şekerlemesiyle kandırarak yeniden Irak işini başına sarmak istemesi. İşin kötüsü hem ordu hem de AKP bu peyi kabul etmiş görünüyor.
Terörü önlemenin yolu bunu bilmektir; ötesi, terörün değirmenine su taşımaktır!
Yayın tarihi: 31 Mayıs 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/31//haber,40A2F16FE3BB4266BF0C142635A86058.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.