Ahmet Kurt, en yakın dostlarımdan Ünal'ı bir yana bırakırsak, basketbol medyasında en sevdiğim iki isimden biridir.. Öteki de Mahallemizin Delisi
Bilgin (Gökberk) tabii.. Gerçi Bilgin giderek basketboldan kaçıyor ama, bu ikisinin köşeleri olmasa, keyifli basketbol okuma zevkini tümden yitireceğiz.
Sevgili Ahmet son yazısında "Salla" başlığı altında, bana sallamış fena halde..
"Bu ülkede ne basketbol var, ne basketbol yazarı" diye yazdım ya.. Savunmaya geçmiş..
Yani Sevgili Ahmet, hukuk okumana rağmen meslek olarak iyi ki avukatlığı seçmemişsin.. Savunman böyleyse, tüm müvekkillerin mahkum olurdu.
Bir defa okuduğunu anlamamış. Aslında cin gibidir, anlar da, anlamazdan gelip demagoji yapmayı seçmiş..
"Bu takımları ben mevcutlardan iyi yönetirim" demek Fatih Terim'in yerine talip olmak anlamına gelmez.. Bu koçların ne kadar kötü olduğunu ifade eder.
Ben tam tersini anlatmaya çalışıyorum..
Basketbol koçluğu dünyanın en zor işlerinden biridir.
Bir yanda insan sarrafı olacaksın, oyuncunun o anki ruh halini okuyup, etkileyebileceksin. Bir yanda harika bir taktisyen olup, maçı kendi gücün ve rakibin zaafları üzerine kuracaksın. Öte yanda, basketbol saniyeler üzerine kurulu bir spordur. Oyunu anında okuyup, andan da kısa zaman içinde karar vereceksin..
Söyle bakalım kim bu koç, bizim ligimizde Ahmet?.
Son saniyede akla sığmaz hatalarla maçı birbirlerine armağan eden en üst düzey koçlardan canlı örnekleri bu yüzden verdim. Cevap yok!..
Türkiye'de basketbolun takım oyunu olarak bittiğini, sokak basketbolu (Yani tek başına) oynayan Amerikalılarla, top ellerine geçirdikleri anda 3'lük sallayanların o günkü performanslarına göre maçların sonuçlandığını istatistiklerle anlattım. Yanıt.. Geçiştirme..
Ahmet'e göre ben, çağdışı kalmışım. O basketbol artık bitmiş.. Şimdi koçların satranç oyunu değil, oyuncuların gladyatör savaşı varmış..
Yahu, gladyatör deyince, akla hemen NBA gelir.. Gerçekten fizikleri ile de tam gladyatördürler, NBA'ciler.. Ama bu gladyatör ligindeki Koçlar Satrancını göremiyor, anlayamıyorsa, Ahmet, koçların niye akıllara seza paralar kazanıp, krallar gibi yaşadıklarına da mı bakmıyor.. Amerikalı boşa kuruş harcar mı?.
Efes-Ülker Fener maçında toplam 60 üçlük atıldı. 30 da 12 atan Fener, 30 da 6 atana karşı, maçı nerdeyse bu farkla kazandı. Bunun adı basketbol ve koçluksa, ben gerçekten yokum. NBA finalinin ilk maçında iki takımın toplam attığı üçlük 30, üstelik NBA maçları bizimkinden 8 dakika fazla 48 dakika sürüyor.. İki takımın da en skorerleri pota altındaki uzunlar.. İki takım da, topu bu uzunlara geçirmek için oynuyor.. Savunmalar bu iki uzun üzerinde yoğunlaşınca da, içeri dalanların, ya da uzak şut atanların işi kolaylaşıyor.. Bu kadar basit..
Basketbol, topu potaya en yakından atma şansını arama üzerine kuruludur. Savunma rakibi uzak şuta mecbur etmek için yapılır. Uzak şutta isabet zordur. Onun için soktun mu 3 sayı kazanırsın zaten.. Şimdi sen rakip zorlamadan, kendiliğinden durmadan 3'lük sallarsan, rakibin bu şutları daha yakından, daha kolay savunmasını sağlarsın. Pota dibine uzunu koyup ondan oynarsan, o zaman dış adamların önündeki savunma baskısı azalır, daha rahat şut atarlar. Bu kadar basit, bu kadar düz mantık Ahmet..
Basketbolun ruhu koçtur dostum.. NBA'de oynayan nerdeyse bir Türk ilk beşi varken, bu ülkenin kulüp ve milli takım bazında bekleneni bir türlü veremeyişi, oyuncu değil, koç eksikliğindendir.
Gazeteciye gelince.. Hodri meydan Ahmet..
Bütün bir basketbol sezonu içinde, Türk medyasından tek, bir tek yazı seç ki, oynanan maçı analiz etmiş, anlatmış, eleştirmiş okuyana bir şey vermiş olsun.. Yüzlerce maç yazısı çıktı kış boyu.. Ben senden bir, tek bir örnek istiyorum. Bulursan, "İşte bu" dersen, tüm basketbol yazarlarından özür dileyecek ve onlara popomla gülmekten vazgeçeceğim..
Tamam mı?.
Bugünkü Tüm Yazıları
Hangi basketbol?.. Hangi yazar?..
Yayın tarihi: 14 Haziran 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/14//haber,1DD2FDF054C9443F8D9C3822F7754255.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.