Cumhurbaşkanı Sezer'in beklendiği gibi veto ettiği Anayasa değişikliği paketini iktidar "Aynen" Çankaya'ya gönderme kararlılığında olduğuna göre, düğümün referanduma gitmeden çözülmesi olasılığı hemen hemen kalmıyor. Hemen belirtelim; biz Anayasa değişikliğiyle ilgili son sözü halkın söylemesine de, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine de asla karşı değiliz.
Ancak "Yetki" sorunu çözümlenmeden cumhurbaşkanını halka seçtirmenin Türkiye'yi içinden çıkılamayacak krizlere sürüklemesinden kaygı duyuyoruz. Bu kaygımızın nedenlerine geçmeden önce bazı tespitler yapmakta yarar var:
- Başbakan Erdoğan başta olmak üzere AK Parti kurmayları cumhurbaşkanını halkın seçmesinin sistem değişikliği sonucunu getirmeyeceğini, parlamenter demokratik rejimin devam edeceğini söylüyorlar. Oysa dünyanın tüm siyasal bilimcileri ve anayasa hukukçuları, parlamenter demokrasiyi "Halkın sadece parlamento üyelerini seçtiği sistem" diye tanımlıyorlar.
Kabul edilsin veya edilmesin cumhurbaşkanını da halkın seçmesiyle Türkiye adı konmamış bir başka sisteme geçmiş olacak. - Halkın ve parlamentonun seçtiği cumhurbaşkanının yetkileri aynı olamaz. Sistemin yürüyebilmesi için, halk seçecekse güçlü yetkilerle donatmak, parlamento seçecekse yetkilerini temsil veya protokol göreviyle sınırlandırmak gerekiyor.
Hem halka seçtirip hem de yetkilerini daraltmak ne mantığa uyar, ne de sisteme. Yeni Meclis'e bırakmak O nedenle cumhurbaşkanı seçiminin yöntemi konusunda karara varmadan önce yetki konusunun mutlaka ama mutlaka çözümlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Ancak iktidar cumhurbaşkanını halka seçtirmekte de, yetkilerini daraltmakta da ısrarlı. Daha da kritik bir kararı var: Cumhurbaşkanının yetkilerini düzenleyecek Anayasa değişikliğini de 22 Temmuz seçimleriyle oluşacak Meclis'in sorumluluğuna bırakmak.
Bir an için, Sezer'in aynen tekrar gönderilen Anayasa değişikliği paketini referanduma götürmediğini, böylece AK Parti'nin istediği gibi 22 Temmuz'da halkın önüne iki sandık konulduğunu, yani parlamentonun yanı sıra o gün veya iki hafta içinde yapılacak ikinci turdacumhurbaşkanının da seçildiğini varsayalım.
Yeni cumhurbaşkanı yeni Meclis'te yemin ederek görevine başlayacak. Yeni hükümetin kurulmasından sonra Erdoğan'ın ve AK Parti'nin taahhüt ettiği gibi cumhurbaşkanının yetkilerinin daraltılmasına ilişkin Anayasa değişikliği çalışmaları başlayacak. Haydi, bunun için Meclis'te gerekli çoğunluğun da sağlandığını kabul edelim. Değişiklik cumhurbaşkanının önüne gidecek.
Bir ihtimal daha var Peki halkın oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanı yetkilerinin daraltılmasını kabul eder mi? Bizce kolay değil. Yüzde 50'nin üstünde oyla seçilmiş cumhurbaşkanı, kendisinden çok daha düşük oyla Meclis'e gelmiş siyasi kadroların kararına niye boyun eğsin?
Senaryoya devam edelim: Yeni cumhurbaşkanı, yetkilerinin daraltılmasına ilişkin Anayasa değişikliğinde Sezer'in bugün götürdüğü süreci izleyip önce "Bir kez daha görüşülmesi" talebiyle Meclis'e iade ederse, ne olacak?
Bitmedi; Meclis tıpkı bugün olduğu gibi "Aynen" Çankaya'ya tekrar yollarsa ve
cumhurbaşkanı da "Kararı halk versin" diyerek değişikliği referanduma götürürse ne olacak? Bir adım daha:
Halk kendi oylarıyla seçilmiş cumhurbaşkanının yetkilerinin daraltılmasını reddederse ne olacak? Gelin de çıkın işin içinden.
Olacakları biz söyleyelim: İki başlı yürütme ile karşı karşıya kalacağız. Sistemimiz "Parlamenter demokrasi" olmaktan çıkacak. Adı konmamış yeni sistemin kurumları da oluşmadığı için belki de bir siyasal kaos ile karşı karşıya kalacağız.
Onun için öncelikle cumhurbaşkanının yetkileri sorununun çözümlenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Bizden söylemesi...
Yayın tarihi: 27 Mayıs 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/27//haber,D012D6CA73D54CC9885CDB4D52113308.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.