Brüksel bugün hayli hareketli ve heyecanlı saatler yaşayacak: Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, AB merkezine ilk ziyaretini yapıyor. Sarkozy havayı koklamak için kendinden iki gün önce Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Jean-Pierre Jouyet'i Belçika ve AB başkentine gönderdi. Hükümetteki üç sosyalist bakandan biri olan ve Sarkozy'nin "Zamanının yarısından fazlasını Brüksel'de geçirmesi" talimatını verdiği Jouyet, Türkiye'yle ilgili sorulara önce "Cumhurbaşkanı'nın tutumu açık. Yeni süreçle ilgili çalışmalarımız sürüyor" gibisinden kaçamak veya ihtiyatlı yanıtlar verdi ama sonunda malum baklayı ağzından çıkardı: "Türkiye'yle imtiyazlı ortaklık arayışlarından yanayım. Sarkozy'nin bu yöndeki önerisinden rahatsızlık duymuyorum!"
"İlkesizlik" veya koltuk uğruna tükürdüğünü yalamak işte böyle birşey olmalı. Jouyet, AB Komisyonu'nun 19851994 arasındaki efsanevi Başkanı Jacques Delors'un ekibinde görev yaptı ve her fırsatta onun görüşlerini paylaştığını ifade etti. Oysa Delors hep Türkiye'nin üyeliğinden yana tavır koydu. O dönemde de, bugün de. "Türkiye'ye hayır demenin, tehlikeli bir tavır olacağını" söyledi, "Türkiye'ye AB kapısının açılmasını ve üyelik müzakerelerinin önyargısız olarak yürütülmesini" istedi, "AB'nin stratejik açıdan geleceğinin Balkanlar'a ve Türkiye'ye, bir sonraki aşamada da Akdeniz'e doğru genişlemesine bağlı olduğunu" savundu.
18-19 Haziran'a dikkat Hepsi bir yana,
Jouyet daha geçenlerde, Sarkozy'nin davetiyle kabineye girmesinin arefesinde yayınlanan "Fransa'yı Gömmeyin" adlı kitabında, "Demokratik ilkelerin gereğini yerine getirmesi ve bizim gibi tarihinin sorumluluklarını üstlenmesi koşuluyla Türkiye'nin AB'ye katılmasından yana olduğunu" yazdı. Bugüne kadar Türkiye'nin üyeliğe kararlı ve net bir destek veren sosyalist Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner de çarkedecek mi, çok merak ediyoruz. Ama AB'de bereket sağduyusunu yitirmeyenler hâlâ çoğunlukta ve Fransa'ya uyarı üstüne uyarı gönderiyorlar. Bugün Sarkozy ile görüşecek olan AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso'dan Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Martin Schulz'a kadar...
Peki bunca tepkiye rağmen Sarkozy burnunun dikine gidebilir mi? Doğrusu şimdilik bir tahminde bulunmak kolay değil. Ancak biz Fransa'daki yeni yönetimin hiç değilse birkaç ay engelleyici bir tutum içine girmekten kaçınacağını düşünüyoruz.
Bir başka deyişle,
Almanya'nın dönem başkanlığı sona ermeden üç başlığın daha açılması isteğine karşı çıkacağını sanmıyoruz. Bu konu AB Dışişleri Bakanları Konseyi'nin 18-19 Haziran'daki toplantısında karara bağlanacak. Herhangi bir üyeden itiraz gelmezse başlıklar 26 Haziran'da açılacak. İngiltere sağlam bir güvence Kouchner tarafından temsil edilecek Fransa o toplantıda "Yeni Türkiye politikası"nın ilk perdesini sahneye koymaya kalkarsa, kendisini ağır bir bedelin beklediğini biliyor: Hemen iki gün sonra, 21-22 Haziran'da yapılacak AB liderler zirvesinde
İngiltere kesinlikle misilleme yapacak: AB zirvelerine son kez katılacak olan İngiltere Başbakanı Tony Blair toplantıyı torpilleyecek. Bu da Almanya'nın AB dönem başkanlığının fiyaskoyla noktalanması anlamına gelecek ki, Avrupa'nın liderliğine oynayan Başbakan Angela Merkel'in katlanması mümkün değil.
O nedenle Sarkozy'nin "Düşük profil" sergileyerek üç başlığın açılmasını sessizlikle geçiştireceğini umut edebiliriz.
Sonra? "Türkiye'yle müzakere sürecinin geleceğini Merkel-Sarkozy ikilisi belirleyecek" deniyor. Parti lideri sıfatıyla "İmtiyazlı ortaklık" isteyen Merkel, Başbakan sıfatıyla geçmiş hükümetlerin taahhütlerine kaldığına, yani müzakerelerin sürdürülmesine engel olmadığına veya bundan sonra da olmayacağına göre, Sarkozy'nin hareket alanı öyle pek geniş değil:
Ya Merkel'i ikna edip yanına çekecek ya da o da ünlü sözünü bir kez daha tekrarlayacak: "Değiştim, çünkü iktidar beni değiştirdi!"
Yayın tarihi: 23 Mayıs 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/23//haber,172DBEF51FEE479CB7B4567564361EA9.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.