UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Kendine yeterli!
Futbol yorumcuları sık sık tartışır:
Sistem mi oyunculara uymuyor, oyuncular mı sisteme?
Sisteme göre oyuncu mu olmalı, oyuncuya göre mi sistem?
Tartışmaların sonunda durum şudur:
Birbirinden kötü futbol oynayan "üç büyük."
Yine de küçüklere yar edilmeyen şampiyonluk.
Rakibinin uğradığı haksızlıkta ıslık çalan, kendi başına gelende yırtınan yönetimler.
Sistemin, başta federasyon, sonra hakemler; tüm kurumları üstüne yıkılmış şaibe, kuralsızlık, adaletsizlik gölgesi.
Birbirini bir kaşık suda boğmaya hazır taraftarlar.
Büyük dikkatle korumaya çalıştığımız bir "Cumhuriyet" imiz var.
Kimimiz diyor ki, "Bu sisteme her oyuncu uymaz".
Bu düşünülebilir, denebilir.
Lakin "Sistem", kimin münasip olduğu bir yana, kimin nasıl seçileceğini dahi belirleyebilmekten aciz kalmış.
Kabul edin; aciz kalmış!
Üstelik bu, gecenin bir vakti yazılmış bir bildiri de değil.
Onca kafanın kafa kafaya verip yazdığı koskoca Anayasa.
Lakin, nereye çekersen oraya gidiyor.
Bir kişinin, işte 70 milyonun en üstündeki kişinin, "nasıl seçileceği" dahi belirsiz.
Cumhuriyet, cumhurbaşkanını nasıl seçeceğini bilemiyor.
Seçemiyorsun, seçemediğini de anlıyorsun, ama bitmiyor.
Bu kez de, cumhurbaşkanının görev süresi dolup yenisi seçilemiyorsa ne yapılacağı, ne olacağı belirsiz.
İki maddenin biri Afyon'a, biri Manisa'ya gidiyor. Kimine göre biri
"laikliğe", biri "irtica" a; yahut biri "Devlet" e diğeri "Meclis" e gidiyor.
Dileyen de dilemeyen de çekiştiriyor.
Yani;
Cumhuriyet, cumhurbaşkanını nasıl seçeceğini bilemeyince, eskisinin görev süresi bittiğinde ne yapacağını da bilemiyor.
Oyuncu beğenmiyoruz ama, sistem de böyle işte.
Strateji ve taktik açısından için için tıkalı zaten.
Zaten, siz hakikaten Anayasa'yı ciddiye alıp okumaya ve hakkını vermeye çalışsanız...
Olmuyor.
Çünkü, Anayasa'da aslında hiçbir şey ifade etmeyen, fiiliyatta olayların öyle cereyan etmediği ortada olan, abananın çiğneyip durduğu bir dolu madde var.
Sadece şu son bir haftada, hükümet de, Genelkurmay da, Ana muhalefet de, Meclis de, hatta Anayasa Mahkemesi de kimi Anayasa maddelerini çiğnedi.
Resmen çiğnediler. Bastılar geçtiler.
Ama sorsanız, herkesin elinde "kitapçık", madde madde birbirinin üstüne fırlatıyor.
Biz,
"taraftar" değil de,
"hakiki vatandaş" olarak, hakikaten
"demokratik, laik, sosyal hukuk devleti" temel niteliğinin hiçbir şekilde, hiçbir yerinden çiğnenmemesini isteyebilirdik.
İstemiyoruz.
İnsanlar,
"ötekiler" in çiğnediğini düşündüğü maddeleri baş tacı yapıyor; o arada, inanın ki durum vahimleşiyor, sıradan faşizmlerden örgütlülere sıçraması ramak kalmış birer küçük faşist olarak ötekini temizlemek isteyenler çoğalıyor.
Dışarıda kimsenin Türkiye'den, her renkten bizlerden nefret etmesine gerek yok.
Sarkozy'ye,
Merkel'e,
Haider'e,
Le Pen' e hiç gerek yok.
Biz birbirimizin çok şeyinden kafi miktarda, hatta kafi gelmediği için daha da çoğalacak miktarda nefret ediyoruz.
Bizi aşağılayacak ırkçılara, kafatasçılara, faşistlere, ayrımcılara hiç gerek yok.
Biz birbirimize yeteriz!
"Kendi kendine yeterli sistem" de buna denir zaten!
Bir devri daim makinesi, bir nevi döner sermaye.
Yayın tarihi: 4 Mayıs 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/04//haber,4B1C304762384842AB5E94A35382CDC9.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.