Güne
Abdullah Gül'ün Çankaya serüveninin detaylarıyla başladık; öğleden sonra DYP lideri
Mehmet Ağar'ın
"Türkiye erken seçim sürecine girmiştir" sözleriyle bir anda yepyeni bir denklemle karşılaştık.
Akşam üzeri gelen YÖK Başkanı
Erdoğan Teziç'e suikast haberleri ise, aylardır kilitlendiği
"11'inci cumhurbaşkanı adayı kim?" sorusunun cevabını almanın rehavetine kapılan Ankara'yı bir kez daha sarstı.
24 saat içinde üçüncü şok.
Son 24 saat içinde, önce bir yıldır baktığımız
papatya falının sonucunu öğrendik, sonra
"AK Parti 367'yi yakalar mı?" diye
parmak hesabı yaptık, ardından da Ağar'ın açıklamasıyla bir anda gündeme gelen
"erken seçim" düşüncesine alışmaya çalıştık.
Abdullah Gül'ü 11'inci cumhurbaşkanı adayı ilan etmenin heyecanına kapılan AK Parti, dün bütün gün
"Oradan iki, buradan beş alırsak, Cumhurbaşkanlığı oylaması için 367'yi tamamlayabilir miyiz" hesabını yapıyordu.
Anayasa Mahkemesi'ne henüz bir başvuru olmadığı için, cumhurbaşkanı seçilmesi için 367 milletvekilinin salonda bulunmasının gerekli olup olmadığı bile
belli değil. Yine de cumhurbaşkanı adayı
Abdullah Gül, Anavatan ve Doğru Yol Partileri'nin kapısını çalarak
"Oylamaya katılın" diyor.
Aniden yıldızı parlayan AnavatanDYP bloku ise, bunun son dört yılda yakaladıkları en büyük pazarlık kozu olduğunun bilinciyle
"erken seçim" diye diretiyor.
Dün bu yazı kaleme alındığı saat itibariyle, Mumcu ve Ağar, ana muhalefete partisi CHP'nin izinden anayasa yoklamasına
girmeme, haliyle
Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı seçtirtmeyerek erken seçimi zorlama eğilimindeydi. Son günlerde
Anavatan-DYP blokunun lideri görüntüsü veren
Mehmet Ağar da sağ blokun bu kararlılığını
"Türkiye genel seçim sürecine girmiştir" sözleriyle açıkladı. Gün içinde DYP'den 367 konusunda istediği sonucu alamayan
Abdullah Gül de
"B Planı"nın ne olduğu sorusuna
"Erken seçim" diyerek bu
resti gördüğünü açıklamış oldu.
Tabii her şey
Ağar ve
Mumcu'nun istediği gibi olmayabilir,
iki lider, kendi partilerinden fire verebilir ve
Gül'ün Çankaya yolu böylece açılabilir. Anavatan ya da DYP'den bazı milletvekillerinin, cumhurbaşkanı oylamasının boykot edilmesine karşı çıktıkları biliniyor. Özellikle 20 kişilik Anavatan grubu içinde
"CHP'
nin peşine takılmak yanlış olur" görüşünde olan milletvekilleri var.
Oylamaya katılmak gerektiğini düşünen bir siyasetçi,
"Bu klasik bir Halk Partisi-Demokrat Parti kamplaşması. Ancak Demokrat Parti geleneğinden gelen bir partinin oylamaya katılmaması yanlış olur. Tabana açıklamakta zorluk olur" diyor. Bu teze göre, hala
"Yeter söz milletin" sloganıyla ortaya çıkan
Demokrat Parti'nin efsaneleştiği DYP ve Anavatan tabanı, sırtını devlete dayayan Halk Partisi'ne hala mesafeli. Özellikle bu partilerin
muhafazakar unsurları,
Mumcu ve
Ağar'ın oylamaya katılmama pahasına
Gül'ü seçtirmemesini,
demokrat olmayan bir tavır, olarak görebilir.
Bu yüzden ne
Erkan Mumcu, ne de
Mehmet Ağar'
ın işi kolay değil. İki lider de siyaset yaşamlarının en büyük ikilemini yaşıyor. Bir yanda, AK Parti'den cumhurbaşkanı seçtiriyor olmanın verdiği ağırlık var; diğer yandan,
Demokrat Parti geleneğinden gelen bir partinin CHP vagonuna takılmış olduğu görüntüsü...
Aslında gelinen noktada AK Parti için de bir ders yok değil... Keşke AK Parti bu günlere daha hazırlıklı olsa, CHP'yle ipleri bu kadar gerip diyalog kapılarını kapatmamış;
Ağar'la birkaç kez işbirliği yapmış olsa,
Abdullah Gül'
ün işi de bu kadar zor olmazdı. AK Parti'nin sıkıntısı, fazla güçlü olmanın verdiği rehavet herhalde...
Yayın tarihi: 26 Nisan 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/26//haber,CD612B5751044E6EB07830EF48171F19.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.