Serpil Gogen/ Ankara.
ANKARA baharı müzikle daha güzel.. Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nin sloganı bu.. Hem baharı, hem de başkente coşku ve gurur veren bir etkinliği simgeler. Festivalin açılış gecesi.. Muhteşem bir konser var.. Salon son koltuğuna kadar dolu.. Salon... Şura Salonu.. Ankaralı sanatseverlerin koltuk satın alarak restorasyonuna ve konser salonuna dönüştürülmesine katkıda bulundukları salon, tek salon..
İnsana hüzün veriyor. Koskoca Türkiye'nin koskoca başkentindeki tiyatro ve konser salonları sadece Cumhuriyet'in ilk dönemlerine ait.. Aradaki, neredeyse, bir yüzyılda bir tuğla konmamış! Konmadığı gibi, fuayede bu salonun da bu yıl Milli Eğitim Bakanlığı'na geri döneceği söylentileri var.. Öyleyse, festival seneye salonsuz.. Sadece salonsuz mu? Festival seneye finansman nedeniyle de tehlikede.. Hatta, seneye olmama ihtimali bile var.
Zaten bu sene de iptallerle başladı..
Festival bütçesi, programı karşılayamayacak duruma gelmiş! Belediyenin zaten sanata ve kültüre hiç katkısı yok. Bu sene, Başbakanlık Tanıtma Fonu'ndan gelen sınırlı destek dışında, en büyük sponsorlardan dördü, YapıKredi, Fortis Bank, Philip Morris ve Merkez Bankası festivale yaptıkları katkıyı durdurunca kısıtlamaya gitmekten başka çare kalmamış...
Böyle bir sanat etkinliğinden esirgenen katkı ne mi? Festivalin bütçesi zaten bir milyon dolar civarında!.. İster ekonomik sorunlar deyin (sebep buysa, ilk kesilen kalemlerden biri sponsorluk giderleri oluyor), ister sponsorluk anlayışında yön değişikliği deyin.. Yani "sanat" yerine "daha toplumsal" projelere katkı yapmak gibi.. İster yeni kuşaklardaki zihniyet değişikliği diye tanımlayın ki, Ankaralı sanatseverler, Başkana rağmen, Banka Meclisinin isteği üzerine bu kararı alan Merkez Bankası'nın tavrını, maalesef, genelde bu kategoriye sokuyorlar, fark etmiyor..
Birinci kuşağın destek verdiği projelere, ikinci kuşaklar ayni gözle bakmıyor. Böyle bir festivale isimlerini yazdırabilmenin gururunu gözden kaçırıp, "Her sene ayni şeyi desteklemenin ne gereği var" tarzında bir düşünceye yenik düşüyorlar.
Festival harika bir konserle açıldı.
Hacettepe Senfoni Orkestras ı,
Şef Erol Erdinç,
bariton Mesut İktu ve 19 yaşındaki harika Rus,
Sergey Dogadin kemanıyla muhteşemdiler. Ardından flamenco'da
Paco de Lucia ve Grubu, cazda dünyanın önde gelenlerinden
Jean-Luc Ponty ve Grubu, yurtdışındaki başarılarıyla gururlandığımız gençler,
Bülent Evcil, Esra Pehlivanlı, Zeynep Üçbaşaran harika geceler yaşattılar.
Red Priest'in Vivaldi yorumu efsane gibi anlatılıyor. Ben göremedim ama Abba efsanesini sürdüren
Abba Gold, bir ara protokol dahil, herkesi ayakta dans ettirmiş..
George Moustaki tabii, yorumsuz! Festivalin son günlerinde, kaçırılmayacaklar arasında
Nathalie Stutzmann Şan Resitali, The Voice of BBC Singers, engelli ve engelsizlerden oluşan
Devinimler Dans Topluluğu var.
Festival, 30 Nisan'da
Bilkent Senfoni Orkestrası' yla kapanıyor.
Şef Gürer Aykal .. 100. doğum yıldönümü nedeniyle,
Adnan Saygun özel programı var.
Festivalin gurur veren bir diğer yönü de, hiç şüphesiz, üç üniversite orkestrası..
Bilkent zaten senelerdir biliniyor. Son yıllarda
Hacettepe ve akademik
Başkent de bizi gururlandırıyor. Ne kadar alkışlasak az!
Bugünkü Tüm Yazıları
Ankara baharı müzikle daha güzel..
Yayın tarihi: 24 Nisan 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/24//haber,9B2653A2391E4E9585F67E24E04C480A.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.