DÜN televizyon ekranlarına 23 Nisan coşkusu egemendi. Bir günlüğüne de olsa siyasetin kısır çekişmelerinden, makamlar için açılan papatya fallarından, terörden, felaketlerden, ekonomik sıkıntılardan kurtulur gibi olduk. Ekranları kaplayan çocuk cıvıltısı ile "bir günlük sahte cennetimizin" keyfini sürdük. Ama ben beynimin köşe başlarını tutan karamsar düşüncelerden bir türlü kendimi kurtaramadım. Çocuk Bayramı'nı kutluyorduk ama daha 10 gün önce balık istifi yaptığımız çocuklarımızı bir otobüsün içinde ölüme gönderen biz değil miydik? Biz değil miydik, son bir yıl içinde 13 çocuğu açık unuttuğumuz fosseptik çukurlarına düşürüp, öldüren? Devletin yurtlarında, yetimhanelerinde onları taciz eden, işkenceye tabi tutan? Alkole 11, uyuşturucuya 12 yaşında başlayanların ülkesi değil miydi burası? 16 yaşındaki çocuğun eline silah tutuşturup, rahip öldürtmedik mi? 13 yaşında dağa çıkartıp, askere, polise kurşun sıktırmadık mı? Atatürk eğer çocuklarımızı böyle heba edeceğimizi bilseydi, 23 Nisan'ı çocuk bayramı ilan eder miydi sanıyorsunuz? Affet Atam!..
NOT: Bugün bu duygular içinde çocukların verdiği bir ödülü almaya gideceğim. Şişli Belediyesi, ilçedeki çocuklara "En iyi televizyon eleştirmeni kim?" diye sormuş. Sevgili kardeşlerim sağ olsunlar, benim ismimi yazmışlar. Ödül rafıma şöyle bir göz attım. Bugüne kadar çocuklar, köşemizi tam 5 kez ödüle layık görmüşler. Bir kez daha ödülümü almaya koşa koşa gideceğim. Bu ödülün "en saf, en karşılıksız ve katıksız duygulardan süzülerek verildiğini" bilmenin huzuru ve mutluluğuyla...
Bugünkü Tüm Yazıları
23 Nisan'a egemen olamamak...
Yayın tarihi: 24 Nisan 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/24/gny/haber,BBD808A56DAA4D16B65F52090D9DE47C.html
Tüm hakları saklıdır.