Kitaplığımızın camekânlı bölümünde bulunan yaklaşık 10 santimetre boyunda, 5 santimetre enindeki beton parçasını -
kim bilir kaçıncı kez- özenle avucumuza aldık. "A" harfinin dörtte üçü, "E" harfinin yarısı, bir çiçek, bir silahın sadece namlusu bulunan beton parçasını yine kim bilir kaçıncı kez okşayıp geçmişte yolculuğa çıktık.
Berlin Duvarı'nın mini minnacık bir bölümü o beton parçası. 12-13 Ağustos 1961 gecesi örülmeye başlanan Berlin Duvarı'nın. Önce dikenli teller. Sonra 43.1 kilometre uzunluğunda beton bloklar. 302 gözetleme kulesi. 1000 kurt köpeği. Hendekler. Mayınlar. Elleri tetikte 14.500 sınır muhafızı.
Sonra 26 Haziran 1963'te Brandenburg Kapısı önünde,
Batı Berlin Belediye Başkanı Willy Brandt ile birlikte, "Ich bin ein Berliner" (Ben bir Berlinliyim) diye haykırarak "Öte tarafa" meydan okuyan ABD Başkanı John Kennedy. 1987'de yine bir "Checkpoint" önünde "Bay Gorbaçev, size sesleniyorum; yıkın bu duvarı!" diye haykıran ABD Başkanı Ronald Reagan.
Ve 9 Kasım 1989 Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gece Reagan'ın dileğinin gerçekleşmesi. Brandenburg Kapısı'ndan ve bir ara Rus ve ABD birliklerini tanklar eşliğinde çatışmanın eşiğine kadar getiren "Checkpoint Charlie" geçiş noktasından başlayarak duvarın, tüm dünyanın izlediği canlı yayınlar eşliğinde yıkılması. Ardında özgürlüğe koşarken nöbetçilerin ateşiyle can vermiş 239 kurban bırakarak.
Yarım yüzyılı aşkın bu zaman dilimi film şeridi gibi geçti gözlerimizin önünden. Ve tarihin kulvar değiştirdiği 1989 Kasım'ındaki coşkulu çığlıklar kulaklarımızda yankılandı:
"Bundan sonra sadece iki duvar olacak dünyada: Çin Seddi ve Kudüs'teki Ağlama Duvarı!" Duvar, özgürlük, insan onuru Tüm bunları bize ABD güçlerinin Bağdat'ta 10 Nisan'da örmeye başladıkları ve bitirmek üzere oldukları duvar çağrıştırdı.
Dicle'nin doğu yakasında, Şii bölgesindeki Sünni mahallesi Azamiye'yi tecrit etmek için 5 kilometre uzunluğunda ve 3.5 metre yüksekliğinde duvar inşa ediliyor. Gerekçe: Sünniler'i Şii ölüm timlerinin saldırılarından korumak, Sünni direnişçilerin mahalleyi bir sığınak olarak kullanmasına son vermek.
Bağdatlılar,
"Bir arada yaşamanın son zeminleri de yok ediliyor" diyorlar. Uluslararası gözlemciler de, Bağdat'tan başlayarak Irak'ın "Balkanlaşma" sürecine sokulduğunu söylüyorlar. Amerikalılar iddiaları reddediyorlar ama Irak'taki ilk duvarları değil bu.
Daha önce Bağdat'ın göbeğinde "Yeşil Bölge" dedikleri kesimi yüksek surlarla çevirdiler. Ardından Ramadi'de duvar inşa ettiler. Sonra Dura'da halkı duvarla ayırdılar.
Tıpkı Meksika sınırına 1200 kilometre boyunca duvar inşa etmeleri gibi. (Üstelik "Çin Seddi'nden sonra uzaydan seçilebilen ikinci insanlık eseri olacak bu" diye övünüyorlar!)
Tıpkı İsrail'in ABD'nin finansman desteğiyle inşa ettiği Gazze'den Kudüs'e kadar uzanan duvar gibi. 95 kilometre uzunluğunda, 70-100 metre genişliğinde, 8 metre yüksekliğinde. Sık arayla nöbetçi kuleleri. Ardında hendekler. Dikenli teller. Kameralar. Uzaktan kumandayla ateşe hazır silahlar.
Sırada İran'ın Irak sınırı boyunca yer yer inşa etmeye hazırlandığı duvar var. O da yüksek olacak. O da kameralarla donatılacak. Oraya da kıpırdayan her şeye ateş açan silah sistemleri yerleştirilecek.
Avucumuzdaki beton parçasını iç çekerek kitaplığımıza koyarken, Berlin Duvarı'ndaki "Anonim" deyişlerden birini mırıldandık:
"Aptal olduğuna inanıp inanmamakta özgürsün. Ama özgür olduğuna inanıyorsan gerçekten aptalsın!"
Yayın tarihi: 23 Nisan 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/23//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.