Dün, Cumhurbaşkanlığı seçiminden pek etkilenmeyen finansal piyasaların önümüzdeki dönemdeki riskinin, yörüngesine girdiği dış piyasalardan ve genel seçimlerin koalisyon ihtimalini görtermesi halinde yayımlanacak anketlerden gelebileceğini belirtmiştik.
Dış piyasa riskine dünkü piyasa hareketleri iyi bir örnek. Diğer bir örnek de uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu
Standard and Poor's Direktörü Farouk Soussa'dan geldi. Reuters'e koruşan Soussa şöyle dedi:
"Faiz farklılığı sıcak parayı çekiyor ancak carry trade cazip olmadığında sıcak para çok sıklıkla yön değiştiriyor. Carry trade'den çıkış olduğunda lirada da çok büyük bir değer kaybı olacak ve bu da enflasyon beklentilerini etkileyerek negatif bir döngü yaratacak. Yani ana endişe kaynağı bu. Faiz oranlarındaki farklılık cari açıktan daha endişe verici." Gerçekte Türkiye'yi finansal piyasalarda cazip kılan en önemli farktörlerden biri verdiği yüksek faiz. Türkiye yüzde 20 civarındaki faiziyle dünyada en yüksek faizi veren ülke. Bu nedenle de 13.5 milyar dolar düzeyine gerileyen yabancıların devlet iç borçlanma senetlerine yatırımı son 9 ayda 30 milyar doları buldu.
Carry trade Madalyonun bir yüzünde Türkiye'nin yüksek faiz vermesi varsa diğer yüzünde düşük faizli borçlanmaya olanak verecek bir para biriminin varlığı gerekli. O da büyük ölçüde Japon Yeni idi. Yıllarca sıfır düzeyinde olan faizlerin kademeli şekilde yüzde 0.50'ye yükseltilmesinin küresel piyasalara belli etkileri oldu; kısmen dalgalanmalara yol açtı ama carry trade'i kökten önleyemedi.
Carry trade için Japon Yeni'nin sadece faizi değil değerindeki değişmeler belirleyici. Hatta daha etkili. Yen değer kaybetmeye başladığı içindir ki, geçen ayki carry trade kaynaklı dalgalanma sona erdi; hatta yerini yeni bir iyimserliğe bıraktı. Ucuz Japon Yeni ile borçlananlar küresel piyasalara yeniden likidite bolluğunu pompaladılar. Dolayısıyla hem finansal piyasalarda hem de bu piyasalar yoluyla doğrudan sermaye yatırımlarında ciddi artışlar meydana geliyor.
Cari açıkla ilgisi Türkiye de, Japonya kaynaklı carry trade'in ve ABD cari açığının dünyaya pompaladığı likiditeden hem portföy hem de doğrudan yatırımlar yoluyla payını alıyor. Bu yılın ilk çeyreğinde 12 milyar dolarlık doğrudan serame girişi gerçekleşti. Cari açığın geçen yıl üçte ikisi bu yolla finanse edilirken bu oranın 2007'de daha da artması bekleniyor.
Ancak burada da işin ucu dönüp dolaşıp yine küresel likidite bolluğu ve ona dayalı olarak risk alma iştahındaki artışa dayanıyor. Yani Farouk Soussa'nın dediği doğru, carry trade'in son bulması Türkiye için cari açıktan daha da önemli bir risk olabilir. Çünkü finansal piyasalarından doğrudan yabancı yatırımların azalmasına ve cari açığın finansmanına kadar pek çok negatif etkisi söz konusu.
Dünkü bozulma Nitekim dün carry trade pozisyonları kapatma amaçlı alımlarla Japon Yeni değer kazanmaya başlayınca dünya borsalarında ve buna bağlı olarak Türkiye piyasalarında bozulma kendini hemen gösterdi.
Ne oldu da carry trade pozisyonları kapatılmaya başlandı? Şubat sonu ve mart başında gerçekleşen dalgalanmanın ardından çok kısa sürede hızlı toparlanma kâr satışlarına yol açmış olabilir.
Ya da ABD ekonomisinin durgunluğa doğru gittiğinin işaretini veren son veriler de böyle bir harekete yol açabilir.
Nispeten hızlı başlayan bu hareket ne kadar devam ederse Türkiye piyasaları da o ölçüde, hatta iç konjonktüründen dolayı belki biraz daha fazla etkilenebilecek.
Sonuç "Gölge doğuşunu ışığa borçludur" John Gay
Yayın tarihi: 19 Nisan 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/19//yildirim.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.