Devlet Bakanı ve Başmüzakereci
Ali Babacan cumhurbaşkanı seçiminden sonra genel seçim için fazla beklemeye gerek olmadığını, 1 Ekim'de Meclis'in çalışmaya başlayacak şekilde genel seçimin öne alınması gerektiğini söylemiş. Babacan seçimin kasımda yapılması halinde Meclis'in ancak şubat ayında çalışmaya başlayacağını ve bütçenin yetişmeyeceğini belirterek
"Seçimleri öne alırsak Meclis'e ve yeni hükümete dört ay kazandırmış oluruz" demiş.
Ne tesadüf ki 2002 seçimlerinin öne alınmasını isteyen de o dönemin Hazine'den ve ekonomiden sorumlu bakanı
Kemal Derviş'ti. Şimdi yine aynı görevdeki bakan ekonominin ve takvimin işleyiş gereği olarak seçimin 4 Kasım yerine 1 Ekim'de Meclis'in açılmasına yetişecek şekilde yani en geç eylül başı gibi, Ramazan ayına girmeden yapılmasını öneriyor.
Yararı nerde Gayet yerinde bir istek. Çünkü seçim belirsizliğinde geçecek aylarda ekonominin bozulmasını ve etkilenmesini azaltabilir. Belirsizlik dönemini kısacağından ve belki de hepsinden önemlisi seçim ekonomisi uygulamalarını azaltabileceğinden dolayı olumlu. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçim arasındaki süre ne kadar uzarsa popülist uygulamalar o kadar çoğalabilir. Seçim sonrası ekonominin kaldırması gereken yük o ölçüde artabilir.
Sayın Babacan da, ekonomik gidişten sorumlu olarak kendinden beklenen davranışı gösteriyor.
İki engeli var Ancak erken seçim kararını AK Parti ve daha çok bu partinin lideri verecek. Eğer partinin lideri değişecekse seçim öncesinde kendini göstermek istemesi gayet doğal. O zaman seçimi ne kadar ötelerse siyasi yararını o ölçüde artırabilir. Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında eğer Başbakan aday olmayacaksa, seçimi erkene almanın bir sakıncası olmayabilir.
Seçimlerin erkene alınmasının önündeki ikinci neden ise geçen yıl ekim ayında çıkartılan seçimlerle ilgili iki kanun. Birincisi 12 Ekim'de yayımlanan
Milletvekili Seçimi Kanunu'nda Değişiklik. Bununla bağımsız milletvekillerinin isimlerinin oy pusulasına yazılması şartı getirildi.
İkinci düzenleme ise 19 Ekim'de seçilme yaşının 30'dan 25'e düşürülmesini öngören değişiklik.
Bu iki kanun değişikliğinin yürürlüğe girebilmesi için Anayasa gereği üzerinden bir yıl geçmesi gerekiyor. Yani hükümet bu iki kanunun yürürlüğe girmesinden sonra seçim yapmak istiyorsa,
en erken tarih 19 Ekim'i izleyen ilk pazar olan 21 Ekim. Yani normal sürenin iki hafta öncesi. Bu da erken sayılmaz.
Oy dağılımına etkisi Gerçi Başbakan seçimle yaşının 25'e indirilmesini önemsediğini vurguluyor. Ancak DTP'nin bağımsız adaylarla seçime gireceğini açıklamasından sonra oy pusulasıyla ilgili düzenleme daha önemli hale geldi. Çünkü DTP'nin milletvekili çıkartabileceği illerde bundan en olumsuz etkilenecek parti iktidar partisi. Seçimi öne almak demek bir yerde eski sistemle yani zarfın içine bağımsız adayın adı yazılı kağıdı koymanın yeterli olduğu ve şimdiye kadar alışılmış bir sistemle gitmek demek. Buna göre bağımsız adaylara oy vermek kolayca örgütlenebilir.
Ama seçmen listesine, partilerden sonra aday isminin yazılacağı yeni sistemle seçime gidilmesi halinde, bu örgütlenme o kadar kolay olmayabilir. Üstelik bir kaç adayın çıkartılacağı şehirlerde kim hangi adaya oy verecek, bunun düzenlenmesi gerekir ki zor. Listede ad bulunacak, ona mühür basılacak. Bu sistem de DTP'nin çıkartacağı milletvekili sayısını yarı yarıya düşürebilir. İşte sırf bu teknik nedenden dolayı seçimi öne almak iktidar partisi tarafından kolay değil.
Ekonomi en kısa sürede seçimi gerektiriyor ama siyaset zamanında diyor.
Sonuç "Deniz nehri reddetmez" İngiliz Atasözü
Yayın tarihi: 12 Nisan 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/12//haber,EC5B14A4AE244DE489A6C99601388792.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.