Emekliye ayrılırken en az iki yıl konuşmayacağını söyleyen eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Hilmi Özkök'ün dün
Anadolu Ajansı'na verdiği demeç, tam mesainin bittiği saatlerde
Ankara'nın gündemine bomba gibi düştü.
Son derece ilginç bir döneme tanıklık eden, ayrılırken sırlarını da beraberinde götüren
Özkök Paşa, kendi isteğiyle
Anadolu Ajansı'yla irtibata geçmiş, Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt'ın kritik mesajlar vereceği basın toplantısından bir gün önce gündeme damgasını vurmuştu.
Hilmi Paşa'nın açıklamasını takip eden saatlerde
Ankara'da inanılmaz bir dedikodu girdabı,
İnönü Stadı'ndaki tempolu maça rağmen komplo teorilerinin gırla gittiği heyecanlı bir gece yaşandı.
Özkök, Genelkurmay Başkanı'nın basın toplantısından bir gün önce
Yaşar Paşa'yla koordineli olarak mı, yoksa onun söyleyeceklerinin önünü kesmek için mi konuşmuştu? Çankaya mesajı neydi? 2006'da kendisine yönelik suikast girişimi iddialarının bile olduğu bir dönemde komuta kademesindeki düşmanlarından rövanş mı alıyor, yoksa TSK'nın bütünlüğünü korumak için "
susuyorum" mu diyordu?
Daha da önemlisi,
Çankaya sürecine giderken gittikçe ısınan bu günlerde, TSK tabanında bilmediğimiz bir hareketlilikten dolayı mı konuşmak ihtiyacı hissetmişti? Gelin biz önce
Hilmi Paşa'nın dediklerine, ardından demediklerine bakalım.
Hem komutan, hem de devlet adamı kimliğiyle öne çıkan eski Genelkurmay Başkanı, öncelikle
Nokta dergisinde ortaya atılan ve 2004 yılında
Sarıkız ve
Ayışığı gibi fantastik isimlerle anılan iki darbe girişimini, kategorik olarak yalanlamadığı için, doğruluyordu. Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Özden Örnek'in olduğu iddia edilen günlüklerin yayınlanmasıyla ortaya çıkan olaylar, aslında çok yeni değil. Devletin kritik birimleri, 2004 yılında da bu tarz bir girişimden haberdardı.
AK Parti'ye yönelik bir hamle hevesi içinde olanlar, aslında bir o kadar da
Hilmi Özkök'ü hedef alıyordu. Sonuçta durumu normalleştiren, kontrol altında tutan, kendi demokrasi anlayışı çerçevesinde
Hilmi Paşa oldu. Ancak bugün gelinen noktada
Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlükleri tamamı, hükümetin elinde. İşte adı geçen isimlerin sessizliği de bu yüzden.
Hilmi Paşa, darbe girişimini yalanlamıyor, hatta kendisi soruşturma başlatmamış olsa bile Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt'ın dilerse soruşturma açabileceğini söylüyor.
Tahmin etmek gerekirse,
Özkök'ün dünkü sürpriz açıklamasını,
Yaşar Paşa'nın bugün yapacağı basın toplantısının önünü kesmek değil tam tersine Genelkurmay karargâhıyla koordineli olarak
Yaşar Paşa'nın rahatlıkla değinemeyeceği bazı noktaları anlatmak amacıyla yapıldığını söylerim. Her iki komutanın da amacı, ordunun itibar ve moralini korumak olacaktır.
Yaşar Paşa bugün muhtemelen
TSK'ya yönelik saldırılardan, bunların irtibatlı olduğu kesimlerden,
Barzani'nin açıklamalarından söz edecek. Ancak "
doğru acı bile olsa içmek gerekir" sloganıyla tanınan komutan, 2004'deki darbe girişimi sorulursa ne diyecek? Bizce artık darbe konusundaki soruları, selefinin sözlerine atfen ve aynı üslupta cevaplaması mümkün. Peki
Çankaya?
Yaşar Paşa'nın
Çankaya konusundaki cevabı, muhtemelen
Hilmi Paşa'dan çok farklı olmayacaktır. Yani? "
Seçilecek Cumhurbaşkanı bütün halkı kucaklamalı, birleştirici olmalı, devletin kurumlarının, Anayasa'ya uygun tarzda çalışmasını sağlamalı, temsil kabiliyeti olmalı. Bunların hepsinin üstünde laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin bütün ilkelerine, istisnasız bütün hareketleri davranış ve sözleriyle evet demeli, onu sağlamalıdır." Yorumsuz.
Yayın tarihi: 12 Nisan 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/12//aydintasbas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.