ERDAL ŞAFAK
Şart'taki itiraf
Türkiye 10 yıllık bir süreci dün sessiz sedasız tamamladı: 1996 tarihli "Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı" Bakanlar Kurulu'nca onaylanıp yürürlüğe girdi.
Bu "Şart" aslında bir insan hakları sözleşmesi. Çünkü "Adil çalışma koşullarına sahip olmayı", "Tüm çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlamak için yeterli adil bir ücret almasını", "Örgütlenmeyi ve toplu pazarlığı", "Konut edinmeyi", "Yaşlıların sosyal korunma hakkını" vazgeçilmez insan hakları arasında sayıyor. Ancak ne yazık ki, hükümet bu hakların en önemlilerine, hukukçuların "Zorunlu çekirdek haklar" diye tanımladıkları maddelere çekince koydu. Bir başka deyişle, sözleşmenin iki maddesini tümüyle, iki maddesinin de birer fıkrasını "Onay kapsamı dışında tuttu." Bakın hangileri: - 2'nci maddenin 3'üncü fıkrası: "Çalışanlara en az 4 haftalık ücretli yıllık izin sağlanır." - 4'üncü maddenin 1'inci fıkrası: "Çalışanlar kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahiptir." - 5'inci madde: "Çalışanlar ve işverenler, ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak için yerel, ulusal ve uluslararası örgüt kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğüne sahiptir." - 6'ncı madde: "Toplu pazarlık hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla; çalışanlar ve işverenler arasında ortak görüşmeleri teşvik etmeyi, toplu sözleşme yoluyla ücretlerin ve iş koşullarının düzenlenmesi amacıyla işverenlerin ya da işveren örgütlerinin çalışanların örgütleriyle isteğe bağlı görüşmelerini sağlayacak yolları teşvik etmeyi, iş uyuşmazlıklarının çözüm için uygun uzlaştırma ve isteğe bağlı hakemlik sisteminin işletilmesini teşvik etmeyi taahhüt eder ve menfaat uyuşmazlığı durumunda çalışanların ve işverenlerin, daha önce yapılan toplu sözleşmelerden doğabilecek yükümlülüklere bağlı kalmak koşuluyla grev hakkı dahil, toplu eylem hakkını tanır." "Sosyo-ekonomik koşullar" Özetlersek, Türkiye; "Emekçilere insanca yaşam sağlayacak ücreti veremeyeceğini, yılda 4 hafta ücretli izini fazla bulduğunu, kamu çalışanlarına örgütlenme, toplu sözleşmeligrevli sendikalaşma hakkı tanıyamayacağını" cümle aleme ilan etmiş oldu. Gerekçe? Sözleşmeye konulan çekincelerdeki ifadeyi aynen aktaralım: "Türkiye'nin içinde bulunduğu sosyoekonomik koşullar!" Hani Türkiye sosyal devletti? Hani Anayasa'nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek 2'nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti"nin "Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" olduğu belirtiliyordu? Sosyal devlet "Çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahip olduğunu" tanımayı nasıl reddeder? AB'nin sözleşmenin bütün olarak onaylanması uyarıları bile, hükümete çekinceleri geri çektiremedi. İşveren örgütlerinin telkinleri, hatta talepleri yüzünden. Daha da garibi; her fırsatta sivil toplumla diyalogun öneminden söz edilmesine rağmen, sözleşme gerek geçen yıl Meclis'e gönderilirken, gerekse Bakanlar Kurulu'nca onaylanırken, emekçi örgütleriyle görüşülmedi. Düşünebiliyor musunuz; Başbakan Erdoğan, Türk-İş'e cumhurbaşkanı seçimi için ne düşündüğünü sordu ama konfederasyonun varlık nedeni olan konuda bırakın görüşüne başvurmayı, haber bile vermedi. Ekonomik büyümenin nimetlerinden halkın niye yararlanamadığını şimdi anlıyor musunuz? Çünkü Türkiye, sözleşmeye koyduğu çekinceyle çalışanlara "İnsanca yaşam için yeterli ve adil ücret" veremeyeceğini itiraf ediyor. Gerisi hikâye! Yayın tarihi: 10 Nisan 2007, Salı Yazarın Önceki Yazıları
Adaletin gülen yüzü
(
9 Nisan 2007 Pazartesi
)
Irak çelmesi
(
8 Nisan 2007 Pazar
)
Gün ola harman ola
(
7 Nisan 2007 Cumartesi
)
Adaya dikkat
(
6 Nisan 2007 Cuma
)
Karagücü'nün millileri
(
5 Nisan 2007 Perşembe
)
Sanaldaki gerçek
(
4 Nisan 2007 Çarşamba
)
Tarih yazmak
(
3 Nisan 2007 Salı
)
Üçgenden dörtgene
(
2 Nisan 2007 Pazartesi
)
Tren ilerliyor
(
1 Nisan 2007 Pazar
)
Buz üstüne bir yazı
(
31 Mart 2007 Cumartesi
)
|
|