|
Maya uygarlığı nasıl kendisini yok etti?
|
|
Mel Gibson bunu hep yapıyor... Abartmayalım, üçüncü kez yapıyor. Yani, yönetmen olarak kameranın arkasına geçtiğinde, başrolünde kendisinin de oynayabileceği Kadınlar Ne İster? türünden hafif bir komedi yapıp parayı zahmetsizce götüreceği yerde, insanlık tarihinin dönüm noktalarına değinen, iddialı, ama aynı ölçüde belalı ve zor filmlere sıvanıyor. İlki Cesur Yürek (1995), 13. yüzyıl İngiltere'sinde, İskoçların İngilizlere karşı verdiği özgürlük mücadelesinin destanıydı. İkincisi Tutku: Hz. İsa'nın Çilesi (2004), hazret-i İsa'nın Hıristiyanlığı yaydığı ve haça gerilerek öldürüldüğü günleri hikâye ediyordu. Gibson bu kez yine insanlık tarihinin ilginç bir dönemine eğiliyor. Bu kez, hiç bilinmeyen ve adları da, yaptıkları da tarihin karanlıklarına gömülmüş insanların, yani sonunda kaybedenlerin öyküsü veriliyor. Güney Amerika kıtasına eserleriyle, dev yapılarıyla damgalarını vurup sonra adeta birden yok olmuş Maya uygarlığının son günleri. Bu az bilinen gizemli uygarlığın ormanlık bir alanda, en doğal koşullarda yaşayan 'köylülerin' yaşamı. Özellikle gebe karısı ve küçük oğluyla avcılık yaparak geçinen 'Jaguar Pençesi' ve bir avuç arkadaşı... Günün birinde kabile acımasız bir baskına uğruyor, karşı çıkanlar öldürülüyor, geri kalanlar çoluk-çocuk başkente naklediliyor... Ama daha önce, seçilmiş birkaç erkek, inançlar gereği kızgın ilahlara kurban ediliyor. Sonra da orman içinde durdurak bilmeyen bir kaçış ve kovalamaca öyküsü başlıyor. Bu çok ilginç film, bize Maya uygarlığının istilacı İspanyollar tarafından tümüyle tarih sahnesinden silinmeden önce, kendi içindeki bölünme ve kıyımın öyküsünü veriyor. Gibson zaten filmin başında söylüyor: "Uygarlıklar dışardan yok edilmeden önce, kendi içinde çürümeye başlar..." Ama öte yandan, alabildiğine zalim, üstelik de çirkin olarak gösterilen kentli ve soylu Mayalılar, aslında çok daha yüksek bir uygarlık düzeyine sahip. Demek ki uygarlık düzeyiyle insancıl nitelikler, zenginlikle erdem her zaman atbaşı gitmiyor. Gibson, İsa'da tüm kahramanları, dönemin gerçek dili olan Aramice konuşturmuştu. Burada da herkes Maya dili konuşuyor. Ne denli doğru ve hatasız, bilmemiz elbette imkânsız. Ama Gibson'un bu 'ölü diller' merakı takdire değer. Sanatçı, özellikle Kızılderililer'den seçtiği tanınmamış oyuncularla, dijital çekimler ve kesintisiz bir aksiyon duygusuyla, bizi tarihin o karanlık dönemine çağırıyor. Bu özgün film, tarihe bu kişisel yaklaşım, iyi bir aksiyon kadar tarih ve kültür konularına meraklı olanları da çekecektir.
APOKALİPTO * * * Yönetmen: Mel Gibson/ Senaryo: Farhad Safinia, Mel Gibson/ Görüntü: Dean Semler/ Müzik: James Horner/ Oyuncular: Rudy Youngblood, Dalia Hernandez, Jonathan Brewer, Morris Birdyellowhead, Carlos Emilio Baez, Ramirez Amilcar, İsrael Contreras/ İcon Films yapımı.
|