|
|
'Dokunulmazlığın kaldırılması için mücadele edeceğim'
-'Sauna Çetesi' davasından yargılandığınız için mi dokunulmazlık zırhına bürünmek istiyorsunuz? - Burada anlaşalım. Ben bunu sekizdokuz ay evvel de söyledim. Ve sekizdokuz ay önce de, 20 yıl önce de mahkemelerim vardı. Ben 15 sene önce de milletvekilliğine soyundum, ANAP'tan giriyordum. Girseydim birkaç milletvekili çıkmayabilirdi, büyüklerim "Girme," dedi, kırmadım onları. Şimdi, sordular bir tanıtımda söyledim. İlk kez açıklıyormuşum gibi abarttılar, "Zırha bürünmek için," dediler. Ne dokunulmazlığı ya? Allah nasip eder Meclis'e girersem ilk mücadelem dokunulmazlıkların kaldırılması için olacak.
-
Böyle bir ihtimali bekliyor musunuz? - Kesinlikle hayır! Zerre-i miskal kadar bir açık yok. Girdim mi kazanırım.
- Peki müziği bırakacak mısınız? - Hayır asla!
- Siyaset için yetkin görüyor musunuz kendinizi? - Siyaset dediğiniz nedir mesela? Ben halkiyatı, halkı biliyorum. Halkın acısını, kültürünü, yapmak istediği ve yapamadığı şeyleri biliyorum. Onları dile getireceğim.
- Çete davalarıyla, kadınlarla, tehditlerle gündeme geldiğiniz için size tepki gösterenler de var. Tepkiyi sandıkta gösterirse hemşehrileriniz? - Bunlar hep bizim iyi niyetimizden kaynaklanıyor. Biz o çete dediğiniz zatla, ebcet ilmini biliyor diye sohbet ettik. "Kardeşim, bak sana bir isim vereceğim, çamura bulanıyor bu kadın, bu kadının etine canına, kadınlığına ihtiyacım yok, kafası karışık, büyülerle allak bullak olmuş, bu insanı kurtar," dedim ona. Bu sayede tanıştım, sonra çete oldum! Çete olduğunu bilsem, selamı bırak, merhabayı bırak, tozunu burdan geçirtmezdim ki! Üstelik MİT olduğunu söyledi. Bu yüzden tepki de gösterebilirler, illa kazanacağız diye bir iddiamız yok. Çok önemli değil; ben zaten bakan kadar, milletvekili kadar forsluyum, gittiğim bütün kapılar açılıyor.
- Madem öyle niye milletvekili olmak istiyorsunuz? - Söyleyemeyeceğim, yapamayacağım işler var çünkü. Milletvekili olduğunuzda söyleyebilirsiniz. Meclis'in hatırlamadığı şeyleri onlara hatırlatacağım. Mesela ben ülkemde insanın az olmasını istiyorum.
- Ne demek o? - Çok çocuklu evler istemiyorum. Az doğum olmalı, en fazla üç çocuk olmalı. Ülke ne kadar kalabalık olursa, gelir dağılımı o kadar az oluyor.
- E sizde de beş tane var! - Şimdiki aklım olsa beş tane yapmazdım. Tatlıses, ayakkabılarını çıkarıp bağdaş kurdu ve çocuklarının fotoğraflarının altında konuştu.
|