|
|
'Eda, rol modeli olabilir'
Nurettin Hasman'ın kızı Merve Hasman, çoğunlukla erotik pozlar çeken bir fotoğrafçı. Babası gibi delidolu olduğunu söyleyen Hasman'la, babasının sevgilisi Eda Taşpınar'ı, baba-kız ilişkisini ve fotoğrafçı olma macerasını konuştuk.
'Ben babamın kızıyım'
Eda Taşpınar'la olan ilişkisiyle gündemden düşmeyen işadamı Nurettin Hasman'ın kızı Merve, kafasına koyduğunu yapan delidolu bir fotoğrafçı. 23 yaşındaki Hasman'la fotoğrafçılık, baba-kız ilişkisi ve cici anne Eda Taşpınar hakkında konuştuk.
Nurettin Hasman'ın 23 yaşındaki ikiz kızlarından Merve Hasman, liseyi İsviçre'de bitirmiş, üniversiteye Milano'da başlamış ve biraz maceralı geçen bir dönemin ardından New York School of Visual Arts fotoğraf bölümüne kabul edilmiş. Hasman'la genellikle erotik pozların çekildiği objektifini ve hayatını konuştuk.
- Fotoğrafçı olmaya nasıl karar verdiniz? - Ben aslında beyin cerrahı olmak istiyordum. Sonra lisanlarla haşır neşir oldum ve dilbilim okumak istedim. Altı dil biliyorum. Küçüklüğümden beri 'Fotoğrafçı olacağım," diye bir şey yoktu. Tesadüfen oldu biraz.
- İsviçre, Milano ve Amerika nasıl gelişti? - Liseyi İsviçre'de okudum. En yakın arkadaşım Milano'ya gidiyordu, Avrupa'da kalma fikri beni çekti. Milano'da bir sanat okulu buldum ve fotoğraf okumaya karar verdim.
- Sonra? - Milano'da mutsuz oldum. Fotoğraf makinesine küsmüştüm. Kardeşim de Amerika'daydı. Babam haklı çıktı. O baştan "Amerika'ya git," demişti. New York'taki Rochester Institute of Technology'ye kabul edildim. "Hayatımın en kötü senesi," demek istemiyorum ama çok karamsar bir dönemdi.
- Neydi bu karamsarlığın sebebi? - Okulun yüzde 80'i işitme engelliydi ve ben bunu bilmeyerek oraya gittim. Çok sessiz bir okuldu, o dönem dilsiz alfabesini öğrenmeye karar verdim.
- Öğrendiniz mi? - Evet, ama o okulda kalmamayı kafama koymuştum. Hep kafama koyduğumu yaptım. Rüzgâr nereye eserse oraya gidebilirim. Kararı rüzgâr veriyor.
- İsviçre, Milano, Amerika... Gerçekten sert bir rüzgâr var sizi sürükleyen... - Ben o rüzgâra karşı koyuyorum. Bazen de alabora oluyorum ve yoruluyorum ama ben böyle doğmuşum. Keyif alıyorum bundan.
- Bu nasıl bir lüks? - Ben bunu okul ya da şehir değiştirmek anlamında görmüyorum. "Yarın Küba'ya gidelim," deyin ben bu akşam bavulumu yapar, ertesi gün Küba'ya giderim.
- Gitmişliğiniz var mı böyle? - Amerika'da, Rochester'dan 12 saatlik otobüs yolculuğuyla Kanada Montreal'e gittim. Ayrıca Rochester'da okurken kimseye haber vermeden School of Visual Arts'a başvurdum. Babama elle tutulur bir şey vermem gerekiyordu.
- 'Elle tutulur bir şey' derken... - Sürekli okul değiştirmekten dolayı vicdanım rahat değildi.
- Babanız sizi uyarmış mıydı? - Babam hep söylemişti ama ben kafamın dikine giderim her zaman.
- Aile içinde, kafanızın dikine gitmenizin ne gibi dezavantajlarını yaşadınız? - Annemi babamı çok yordum ve belki de çok üzdüm...
- Babanızla ilişkiniz nasıl? Yumuşak bir baba mıdır? - Benim babam "Hayır," diyemez. Hoşuna gitmezse "Bunu sana yakıştırmadım," der. O benim arkadaşım.
- Siz "Hayır," diyen bir evlat mısınız? Ne kadar müdahale edersiniz babanıza? - Kızlar, doğaları gereği hep bir şeyleri düzeltmek isterler. Ben ona sadece destek oldum. Biz birbirimizin hatasını kapatırız...
- Baba-kız ilişkisi farklıdır, ayrı bir şeydir. Sizinki nasıl? - Ben babamın kızıyım.
- Aile içinde lakabınız var mı? - Küçük Nunu. Babama benzerim ben. Biz daha delidoluyuz. Kardeşimle annem mantıklarıyla hareket eder. Daha çok düşüp ağladım ben Mina'ya göre.
ENİF YAVUZ
|