Yalnızlığın kaleleri
"Bilge bir insan olmak, dünyayı değiştirmek istedim hep," dedi. Anlattı sonrasını da...
"Çok okudum. Çok çalıştım. Artık gerçekle yüzleştim. Biliyorum gerçek bilgeliğin ne olduğunu..." "Neymiş?" dedim.
"Dünyanın düzenini değiştirmekten çok kendi isteklerini değiştirmek bilgeliktir" dedi.
"Peki dünyayı değiştirmek ne oldu, vaz mı geçtin?" "Çok istekliyim o konuda, yeni projelerim var, değiştireceğim," dedi.
"Neyi değiştireceksin?" "İsteklerimi... Dünyayı isteklerime göre değiştiremeyince isteklerimi değiştirmeye karar verdim."
HOROZ ÖLDÜ Ömür boyu kocasını kıskandı. Adama çok çektirdi, çok... Sağa baktın kavga... Sola baktın kavga... Adamcağız öldü, kurtuldu. Apartmanın merdivenlerinde karşılaştık.
"Artık mezarlığa kocamı ziyarete gitmeyeceğim," dedi.
"Hayrola, ne oldu?" "Yanına, süslü mezar taşlı bir kızı gömmüşler. Doğum tarihine, ölüm tarihine baktım. Kız 25 yaşında... Rezil herif... Horoz ölür gözü çöplükte kalır, demişler. Doğru demişler... 25 yaşında bir kızla yan yana yatan herifi bir de gidip ziyaret mi edeceğim? İki eli yanına gelesice... Geldi de... Hala rahat durmuyor." Söylene söylene çıktı yukarı. Kapıcının karısından duydum. Mezarlıkta yanında yatan kadınla kocasının arasını bozmak için, Büyücülere taşınıyormuş.
UYUM
"Hiç tipim değilsin,'' dedi bana.
"Sen de benim hiç tipim değilsin," dedim ona. Uzun zamandır birlikteyiz. Çok iyi anlaşıyoruz.
"Ama bil ki tipime rastlarsam seni bırakırım," dedim geçen gün.
"Ben de tipime rastlarsam seni bırakırım," deyiverdi. İkimizin de hiç şansı yok. Ortalık tipsiz dolu.
İNCE DÜŞÜNCE
Ayakkabı alıyordum. Çok güzel, çok alımlı bir kadın girdi dükkana. Oturdu yanıma. Tezgahtar:
"Nasıl bir şey olsun hanımefendi?" dedi.
"Kısa boylu bir erkekle giyebileceğim bir şey olsun," dedi fıstık.
DIŞARIDA BAHAR
Yalnızlığımızı giderelim diye birlikte olduk. O da yalnızdı ben de... Birbirimizin içindeki ıssızlığı gidermek için birlikte olduk. İçimizdeki kışın karlarını eritelim diye. İnsandan insana giden yolları tıkamış karları küredik. Açtık yolu... Köprüler kurduk geçilmez ırmakları aşalım Ortasında buluşalım diye... Uğraştık... Didindik... Olmazı oldurduk... Oldu, becerdik. İlkbahar geldi, ardında yaz oldu içimizde... Sonra bir yerlerde bir şeyler koptu. Ne oldu, nasıl oldu bilemedim... Iskaladım... O da beni ıskaladı... İçine çekildi... Ben de çekildim içimin taaaa en derin yerine... Oturdum. Kendi içkalelerimizde tek başına oturuyoruz şimdi... Kalabalık evlerde kim bilir kaç tane yalnızlık kalesi vardır. Oturursun bir başına akşamlara kadar... Sonra gece olunca aynı yatakta yatıyoruz. Dönüp sırt sırta...
"İki kişilik yalnızlık bir başına yalnız kalmaktan daha zor." dedi.
"Çık dolaş... Çık at kendini dışarı... Çık alışkanlıklar kalesinden, belki birine rastlarsın. Yeniden bahar çiçekleri açar içinde..." dedim... Düşündü, düşündü, sarılıverdi alışkanlıkların şalına... Şöyle bir dolayıverdi vücuduna...
"Sıcacık evimden çıkıp, uğraşamam soğukta... Kışın tadı ayrı, yazın tadı ayrı... Ben beklerim. Nasıl olsa bahar da yaz da kendiliğinden gelir." Dayanamadım tabii... En söylenmeyecek lafı söyledim...
"Eh, dışarıda bahar, içinde buz gibi kış yelleri esiyor. Ne yapacaksın o zaman..." "Fena mı yaz sıcağında püfür püfür otururum," dedi. Müebbete mahkum ettik kendimizi...Oturuyoruz içkalelerimizde...
|