kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Poyrazoglu @ SABAH
 

Temizlik zamanıdır şimdi

Paris'te uğurlu bir tiyatrom var. Palais Royal Tiyatrosu.. Paris'in en görkemli, en fiyakalı ve en çok iş yapan tiyatrolarından... O tiyatroda oynanmış oyunlardan iki tanesinin daha önceki yıllarda haklarını satın alıp ben de sahnelemiştim. İkisi de efsane oldu. Tiyatromuzun en beğenilen, en çok tartışma yaratan oyunları arasına girdi o iki oyun. Birisi Çılgınlar Kulübü, öteki de Oğlum Çiçek Açtı'ydı. İki ay önce o tiyatroda Toc Toc adlı oyunu izledim. Bütün salonla birlikte ben de gülmekten yerlere yattım. Kararı verdim o gece, oyunun haklarını aldım ertesi gün... Türkçe'ye uyarladım, kadroyu yaptım. Toc Toc, bizde Tak Tak Takıntı oldu.
14 Şubat Sevgililer Günü İş-Sanat'ta başlıyoruz. Oyun takıntılar, alışkanlığa dönmüş çatlaklıklarımız, yaşamımızı işgal eden, ele geçiren alışkanlıklarımız ve tutturukluklarımız üstüne bir güldürü. Takıntılarıyla baş etmeye çalışan insanların öyküsünü izleyip bir yandan kahkahalarla gülerken bir yandan da bunların hepsi bende var. Şu takıntı da var bende, bu da öteki de derken bir yandan da takıntıların hayatımıza nasıl sızdığı, çatlaklığa dönüştüğü, yaşamımızı işgal eden lüzumsuz şeylerden nasıl kurtulmamız gerektiği üstüne düşünmeye başladım. Gerekli olduğunu düşünerek kafamızın içine tıkıştırdığımız ya da tıkıştırılan şeylerin ne kadar işimize yaradığı bir muamma! Evlerimiz lüzumsuz eşyalar, objelerle tıkış tıkış; çevremiz lüzumsuz insanlar, lüzumsuz yöneticiler, lüzumsuz politikacılar ve onların lüzumsuz fikirleriyle sarılmış durumda.
Kafamızın içi sürekli olarak tak tak ses çıkaran takıntılarla dolu. Yıllardır lüzumsuz bir çağdışılık, salaklık, gericilik ablukası altında yaşıyoruz. Yaşamımızın dört bir köşesi lüzumsuz insanlar, lüzumsuz şeyler tarafından işgal edilmiş durumda. Sevdiklerimiz, yakınımızdakiler, lüzumsuz işler yapmamızı istiyorlar. Peki, belirli zamanlarda çok lüzumlu olduğunu düşündüğümüz insanlar, eşyalar, fikirler geçen zamanla birden bire çok lüzumsuz bir hale nasıl geliyor? Niye 'çok lüzumlu' olduğunu düşündüğümüz insanlar, fikirler, şeyler, yaşamımızın başköşesine yerleşiveriyor; birer takıntıya dönüşüyor? Bir şeyin, bir insanın, bir fikrin 'lüzumsuz' olduğuna nasıl karar veriyoruz? Biz mi karar veriyoruz, yoksa yönlendiriliyor muyuz çaktırmadan ya da çaktırarak; alenen, çakacağımıza falan hiç önem verilmeden.
'Lüzumsuz' olduğuna karar verdiğimiz şeyleri ya da kişileri kafamızdan, yaşamımızdan niçin fırlatıp atmıyoruz, vazgeçmiyoruz onlardan? Yaşamımızdaki bu kadar, 'lüzumsuz' şeyi, takıntıyı vazgeçilmez kılan, NE? Nereye gidersek gidelim bu maddi ve manevi çöplüklerimizden niye kopamıyoruz? Gerçekten lüzumlu olduğunu düşündüğümüz şeylerin hayata geçmesi niçin bazı lüzumsuz adamlar tarafından engelleniyor? Yaşamımızda bize neler lüzumlu neler lüzumsuz; neleri bir zaman için paketleyip ileride yine kullanmak için raflara kaldırmalıyız, neleri gerçekten artık hiçbir işe yaramadığına karar verip çöpe atmalıyız? Düşüncelerimize, tavırlarımıza, seçimlerimize, seçtiklerimize, seçeceklerimize şöyle bir soğukkanlılıkla, sakin sakin bakıp, kafayı öne koyup, derin derin düşünmenin zamanı geldi. Ne kadar alışmış olsak da onların işe yaramazlıklarını kanıksamış olsak da şöyle toptan bir kış temizliği yapmanın zamanıdır şimdi. Camlar, kapılar ardına kadar açıktı, toz toprak doldu evlerin içi; bir zahmet, temizleyiverin ortalığı! Lüzumsuz ne varsa yaşamınızda fırlatıverin çöplüğe, yeni insanlara, yeni fikirlere, yeni objelere yer açılsın. Özgürlüğümüzü kısıtlayan,
"Lüzumsuz şeylere paydos!" Kurtulun takıntılarınızdan... Hem attıklarınıza da fazla üzülmeyin gerçekten işe yarayacak bir öz, bir cevher varsa içlerinde, bir kısmı 'dönüştürülür', yeniden işe yarayacak, kullanılacak hale getirilir belki. Temizlik zamanıdır şimdi. Takıntılardan paçayı nasıl mı kurtaracağız? Biz de oyunda bu sorunun peşine düşeceğiz sizlerle birlikte...
Yaşamın gizi değişimde, dönüşümde gizli. Atın takıntılarınızı çöplüğe, yeniden başlamaya hazırlayın kendinizi hem her şeye, hem kendinize yeniden başlamaya büyük bir cesaretle...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Yalnızlığın kaleleri   / 27-01-2007
 Tak Tak... Takıntı...   / 20-01-2007
 Çobanlar ve koyunlar   / 13-01-2007
 Melekler ve şeytanlar   / 30-12-2006
 İnsan turşuları...   / 23-12-2006
 Ali Poyrazoğlu cenazesinden bildiriyor   / 16-12-2006
 İnsanlık hali   / 02-12-2006
 En temel içgüdü...   / 25-11-2006
 Ali Poyrazoğlu sosyetenin göbeğinde...   / 18-11-2006
 Usta bir dost yaratmak....   / 11-11-2006
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
  » Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
ALİ POYRAZOĞLU
Temizlik zamanıdır şimdi
Paris'te uğurlu bir...
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ
Akıl beslenir mi?
Gelen elektronik posta sayısı çok...
Kara Kıta'nın bitmeyen trajedisi
Kara Kıta'nın bitmeyen trajedisi
İşte büyük kitleye seslenen o görkemli, adeta baş döndürücü aksiyon...
Şehrin göbeğinde şiddet var!...
Şehrin göbeğinde şiddet var!...
Beyoğlu'nun adım başındaki 'modern bar'larından biri... Buralarda,...
Acı, ekşi, tuzlu ve tatlı bir arada Tayland Mutfağı
Tüm dünya mutfakları birer birer moda olup sıralarını savıyorlar.
Bayatlamayan kurabiyeler
Bursa'da, 1982 yılından beri dayıdan yeğene geçen bir gelenekle...
Mojo Bar'dan Barda'ya transfer
Bu hafta gösterime giren Serdar Akar'ın yeni filmi Barda, ilginç konusunun yanı...
Yalın ve duyarlı dokunuşlar
Resim çalışmalarını 10 yıldır kendi atölyesinde sürdüren ressam İnci Okay'ın...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.