Usta bir dost yaratmak....
Oyunculuk işinde, ustalar çırakları yeteneklerini günışığına çıkarıp parlatsınlar diye sıkı bir eğitimden geçirirler. Çıraklarını eğitirken kendilerini de yeni baştan tornadan geçirip şekillendirir, bilgilerini, mesleğin eğitim yöntemlerine bakışlarını tazeler, sorgularlar. Her eğitme, yetiştirme çalışması o mesleğin eğitiminin de sorgulandığı bir süreçtir. Ya da öyle olmalıdır. Oyuncu adayının kendi içindeki cevheri ortaya çıkarıp parlatması için yardıma ihtiyacı vardır. Ya gider bir öğretmene öğrenci olur ya da bir ustaya çırak... Beni, öğretmen öğrenci ilişkisinden çok usta çırak çalışması heyecanlandırır. Usta çırağa kendini görmesi, keşfetmesi, yeteneğini ortaya çıkarması için yollar tarif eder. Der ki: "Esin perisi asla tembelleri, disiplinsizleri, nemelazımcıları ziyaret etmez. 'Yahu, ben nasıl olsa oynarım, doğuştan oyuncuyum,' diyenlerin semtine bile uğramaz." Usta çırağa der ki: "Zihnin ve bedenin özgür olsun, çalışma yöntemin disiplinli ve bilimsel. Enstrümanın bedenindir. Bedeninle insanlara öyküler anlatacaksın. Nasıl ki her kemancı mükemmel bir kemanla konser vermek isterse, sen de bedenini eğiterek, iyi bir enstrümana dönüştürmeye çalışarak başlayacaksın bu işe. İyi bir usta elinden çıkmış bir çelloya, piyanoya, kemana dönüştüreceksin adeta bedenini. Ustaların sana öğrettikleriyle kendi gözlemlerini, bilgilerini, deneyimlerini harmanlayacaksın. Sürekli okuyup, izleyip, araştırıp, sağlam bir bakış açısı geliştireceksin. Hem zihninde hem dünyada olup bitene büyük bir duyarlıkla yaklaşacaksın."
KÖPRÜ USTASI Usta ve çırak soluklanırlar. Usta bundan sonra neler anlatması gerektiğini düşünür. Çırak da ne zor bir işe giriştiğini... Usta der ki: "Sanatlar geçmişi bugüne, bugünü yarına bağlamaya çalışan köprülerdir. Sanatçılar birleşmez gibi görünen iki yakayı, birbirinden çok uzak duran kıyıları ve insanları birleştiren köprüler kurarlar. Sen de insana saygılı, ayrı dünyaları birbirine bağlayan bir köprü ustası olma yolundasın." Oyunculuk sanatında en yüksek mertebe çırağın kendi kendinin ustası olabilmesidir. Sonra çevrene toplayacağın çıraklarla yeniden çırak olur, ustalığa giden yolda yeni ve her seferinde çok farklı bir denemeye koyulursun. Bir sürü anahtar koyar çırağın önüne usta. Der ki; "Doğduğun büyüdüğün yer olan, düşünce sistemini oluşturan, anadilinle iyi geçineceksin. Dille olan ilişkin oluşturuyor düşünce sistemini. Düşüncedir bedene can veren." Der ki: "Bedeni çok iyi akort edilmiş bir enstrümana dönüştüreceksin. Çünkü öykülerini sesinle ve bedeninle anlatacaksın."
YAŞAM DEDİĞİN Der ki: "Kurulu düzene, sıradan olana muhalif bir bakış geliştireceksin. Anlatıp eğlendirirken, neşeni ve sorular sorma heyecanını yitirmeyeceksin." Der ki: "Takım ruhuna saygılı bir oyuncu olacaksın. Yalnız oyunculukta değil her meslekte takım oyunu oynanıyor artık." Der ki usta: "Asıl önemli olanın ilk bakışta fark edilmeyen, göze görünmeyen olduğunu bileceksin. Sürekli düşünüp, okuyup, dinleyip, izleyip, araştıracaksın. Kendini yenileyeceksin. Kendini yenilemeyenler yalnızca oyunculukta değil, hiçbir işte başarılı olamaz." Der ki: "Geldiğin yer değil, gittiğin yoldur önemli olan. Büyük bir hızla tanınmış biri olabilirsin. Daha büyük bir hızla da unutulabilirsin. Tanınmış, ünlü biri olmak, yaptığın işte kolaylıklar sağlar. Ama unutma ki, çok tanınmadan da her meslek dalının çok başarılı, çok usta, çok kalıcı imzalar atan işçileri vardır. Önemli olan sanatların en büyüğü olan yaşama sanatının usta bir işçisi, oyuncusu olmaktır." Der ki usta: "Tabuları kırmayı, yerleşmiş değerlere karşı çıkmayı bileceksin önce. Herkesin izleyebileceği, isterse yararlanabileceği, gerektiğinde sorgulanabilen bir eğitimden yana olacaksın." Zaten yaşam dediğin de kendimizden birer usta çıkarmaya çalıştığımız bitmek tükenmek bilmeyen bir çıraklık mevsimi değil mi? Hepimiz kendimizden yaptığı işin ustası bir çırak usta bir yaşam oyuncusu usta bir dost yaratmaya çalışmıyor muyuz?
|