|
|
Ninemizin eskileri
Moda sektörü genişledikçe hayatımıza yeni kavramlar giriyor. Vintage da bunlardan biri. Herkesin eski veya ikinci el kıyafet olarak bildiği vintage'ı, dükkânını açan manken Ece Sükan anlattı. Anlaşılan o ki bu tarz pilava benziyor, herkes suyu kendine göre koyuyor.
Cümlemizi 'vintage' götürecek
Eşi, benzeri olmayan tarihi kıyafetler modası 'vintage' olayına kırmızı rujlu manken Ece Sükan da dadanınca hemen kendisiyle temasa geçtik. İşte a'dan z'ye 'vintage' gerçeği.
Demedi demeyin! Cümlemizi 'vintage'lar götürecek. Ne zaman mı? Azzz sonra! Kadınların dilinden düşmüyor, kapanın elinde kalıyor, meraklısı kendini 'vintage vintage' böğüre böğüre Avrupa sokaklarına vuruyor. Peki nedir Allah aşkına günde beş öğün karşımıza çıkan bu nane? Hastalık mı? Deterjan markası mı? Yoksa bulunmaz Hint kumaşı mı? Aaa! Duyduğumuza göre kırmızı rujlu manken Ece Sükan da vintage'a dadanmış. Hatta tutmuş Nişantaşı'nda mağaza açmış. Biz de hizmette kusur etmedik. Hemen kendisiyle temasa geçip, enine boyuna şu 'vintage' olayını öğrendik.
İki kolunda iki çanta Serin bir akşamüstü Teşvikiye Camii'nin arka sokağındayız. Nerede bu mağaza neredeee? Hah! Şu köşedeki perdeli yerde galiba. Dört bir yanı cam mağazayı, uzun perdelerle kapatmış Ece Sükan. İçeri giriyoruz. Ece üzerinde bordo elbisesi, uzun çizmeleri ve arkada at kuyruğu yapılmış saçıyla bize dönüyor. İki kolunda iki ayrı kocaman çanta var. "Ben de yeni geldim, şunları yukarı bırakayım," diyor ve devreye eski tiyatrocu annesi Serpin Hanım giriyor.
Bir sürü pullu elbise Annesi, anne demeye bin şahit isteyen kadınlardan. Sarışın, Ece gibi uzun yüzlü, kakülleri gözüne kadar düşüyor. Dükkânda şimdilik o duruyormuş. Diyorum ki "Eee annelerin kaderi budur! Köpek alsak bile bakması onlara kalır." Başlıyor gülmeye "Ece'nin cooker cinsi köpeğine de ben bakıyorum zaten." Ev misali döşenmiş, bir köşede kütüphanesi bulunan mağazayı gezmeye başlıyorum. Bakalım ne ayak şu 'vintage.' Bir sürü pullu, payetli elbise işte. Pembeler, yeşiller ve altın sarısı çoğunlukta. Annesi anlatıyor; şu, şu markanın 1962 tasarımı, şu bilmem kimin 20'lerden kalma tuvaleti. Kıymetliler yani. Sonra 60'ların şapkaları ve masada 1947'den kalma Life dergileri çarpıyor gözüme. Fonda caz esintili, hafif bir müzik çalıyor. Aynı Ece Sükan misali. O kadar dingin bir hali var ki. Yeni SPA kürü üstü meditasyon seansından çıkmış gibi. Yumuşacık sesi, ince bilekleri, yavaş konuşmasıyla çok narin, çok zarif. Fotoğraf çekimi için çizmelerini çıkarıp, topuklu ayakkabılarını giyerken gözlerim faltaşı gibi açılıyor. Dünya tarihinde çizmeden en zarif çıkan ayak yarışması yapılsa, Ece Sükan tek geçer. Kızın ayakları bile zarif. Haydaa! Ben de sapık mıyım neyim?
Belli bir geçmişi olmalı Neyse sadede gelelim, röportaja geçelim. "Vintage nedir bacım anlat!" Bir yandan annesinin ikram ettiği havuçlu keki tırtıklıyor, bir yandan da tüm ciddiyetiyle bizi aydınlatıyor. Şimdi bu vintage dedikleri eski kıyafetler mi? İkinci el mi? Elin eski kıyafeti vintage ilan edilince neden kıymetli? "Vintage eski şarap anlamında kullanılıyor. Bizim kullandığımız yer moda. Her eski şey vintage değil tabii. Vintage olması için belli bir geçmişi olması lazım," diyor Ece, "Belli bir dönemi temsil edebilir. Belli bir akıma ait olabilir. Ya da önemli bir tasarımcının ikonlaşmış tasarımı olabilir."
Füzoyu vintage sanmayın Nasıl yani? Şöyle; 60'larda Pierre Cardin'in ya da YSL'in ikon olmuş elbiseleri bugün vintage oluyormuş. Hem de en kralından. Ama sakın 1980'li yılların kâbusu füzoyu, vintage zannetmeyin, karizmayı çizdirmeyin. Vintage kitapta, dergide, vazoda, arabada da kullanılıyor. Ama bizim konumuz kıyafetler. İlla marka mı olmalı bu vintage? "Hayır, demin giydiğim gold elbise marka değil. Çok eski olduğu belli. Zamanında güzel bir tasarım olduğu belli ve şu anda da günümüzde taşıyabilirsin."
Eşi yok, tarihi var... Demek ki bu vintage belirleme işi, annelerimizin pilava göz kararı su koymaları gibi. Anlayan anlıyor işte. Gerçi yurtdışında vintage okulları, workshopları, fuarları, çok önemli bilirkişileri var ama... Peki bu 'vintage' furyası bizim başımıza nereden açıldı acaba? Ece Sükan'ın dediğine göre dünyada hep varmış, Türkiye konuya yeni aymış. "Her şeyin 'vintage'ı daha makbul," diyor ısrarla. İyi de benim Harvey Nichols'tan 24 bin YTL'ye çanta alan trendi ablalarımın başı kel mi? Tutturmuşsunuz bi 'vintage.' Ona da cevabı hazır Ece Hanım'ın: "24 bin YTL'lik çantayı parası olan herkes alabilir. Ama vintage kıyafetler tekler. Eşleri yok ve tarihleri var. Vintage kıyafetle prototip olmuyorsun." Demek ki vintage'ın özelliği no 1: Kimsede olmaması, sizi tarz sahibi yapması!
Ayşe ÖZYILMAZEL
|