| |
|
|
Başlar taç giymeden de akıllı olabilir...
Sorumluluk taşınması zor olan ağır bir yüktür. Sorumluluğu bazen aile, bazen ülke düzeyinde taşırken, belinizin büküldüğünü hissedersiniz. Rostand "Taç giyen baş akıllanır" sözü ile en güzel ifade eden kişidir bunu. Eğer çocuğunuz yoksa, başkalarının çocuklarının işlediği kabahatleri bile, en ağır suçlara uygulanan müeyyidelerle cezalandırmak gerektiğini söylersiniz. Muhalefette bir politikacı iseniz, kamunun her verdiğine zam, her aldığına da indirim yaparsınız. Ama kendi çocuğunuz kabahatten öteye suç işlediğinde "Af" ve "Hoşgörü" kavramları girer devreye. İktidarda iseniz, verirken de alırken de, bütçeyi ve makro dengeleri gözetirsiniz. Sorumlu makamda değilseniz, yan bakan her ülkeye savaş ilan eder, hoşunuza gitmeyen davranışlardan ötürü ittifaklarınızı bozarsınız. AB ile ipleri kopartır, ABD'yi silip atarsınız. Ama başınıza iktidar ve dolayısıyla sorumluluk tacı giydirilince, bütün siyasi söyleminizi endekslediğiniz idam cezasını yazılı hukukunuzdan çıkartırsınız. Muhalefetteyken sürekli tekrarladığınız antisemitik söylemleri yutup, İsrail'le antlaşmalar imzalarsınız.
VATANDAŞ SORUMLULUĞU Aslında çocuk sahibi olmadan da çocuk sahibi gibi davranmak ve muhalefetteyken de iktidar sorumluluğu taşıyormuş gibi konuşmak tabii ki mümkündür. Çok da zor değildir bu. Sadece "İnsan sorumluluğu"nun, "Vatandaş sorumluluğu"nun farkında olmayı gerektirir bu. Bir ülkenin ve bir toplumun gelişmesinin, istikrarının, mutluluğunun iktidardaki bir siyasi partinin değil tüm siyasi partilerin ve herkesin sorumluluk alanında olduğunu hissetmeyi gerektirir bu anlayış. Bu anlayışta, ülkedeki farklı çıkarları, düşünceleri ve inançları temsil edenler, onları ayıran ve birbirleriyle kavga ettiren değil birleştiren nitelikleri ön plana çıkarmaya çalışırlar. Bu anlayışın egemen olduğu gelişmiş demokrasilerde seçimler bazıları için ölümkalım meselesi değil, demokratik nöbet değişiminin araçlarıdır. Türkiye'de özlenen sorumluluk anlayışı budur. "Bana oy verin, AB ile ipleri kopartırım" diyenler, geçmişteki iktidar dönemlerinde Türkiye ile AB arasındaki kurumsal ilişkileri kuranlardır. "Bana oy verin, emeklilik yaşını indireceğim" diyen ve üstelik bunu yapanların sorumsuzlukları yüzünden, sosyal güvenlik sisteminin iflası, hala ekonominin belini bükmektedir. Yani mesele AK Parti'nin veya başka bir partinin iktidarda olması meselesi değildir. Eğer aktif siyasette değilseniz, o ya da bu partinin iktidarı sizi ne kadar ilgilendirir ki? Ama ülkede bunalım olunca, tepedeki kavga tabana inince yaşamın dayanılmaz olduğunu defalarca gördük. Özetle, hepimiz insani sorumluluklarımızı unutmayalım. Aynı gemide bulunan ve aynı geleceği paylaşmaya kararlı sorumlu yolcular olmayı denemeye başlayalım artık.
|