|
|
|
|
|
|
12 Eylül'ü 'Eve Dönüş' ile öğrendim
Sibel Kekilli, kendisini ne Türk ne de Alman olarak gördüğünü söyledi: Kendimi iki ülkeye de yakın hissetmiyorum. Bana nereli olduklarımı sorduklarında, 'Avrupalıyım' diyorum!.
Yönetmen Fatih Akın'ın Altın Ayı ödüllü filmi 'Duvara Karşı' ile iki yıl önce şöhreti yakalayan Sibel Kekilli; 43. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde kendisine 'En İyi Kadın Oyuncu' ödülünü kazandıran 'Eve Dönüş'le yarın izleyicisiyle buluşacak. Mesaj veren filmlerde oynamayı tercih ettiğini söyleyen Kekilli, 'Eve Dönüş'ün kadrosunda olma nedenini şöyle açıkladı: "Bu filmin senaryosunu okuduğumda, Türkiye için çok radikal geldi bana. Türkiye kendini bir konuda eleştiriyor, bu benim için çok önemli. Çünkü Türkiye ve Türk insanları bana göre fazla eleştiriye gelmiyor."
FİLMİN MESAJI OLMALI
Yeni Aktüel dergisinin yeni sayısı için Zeynep Subaşı'na röportaj veren Sibel Kekilli, şöhret olduktan sonra hayata bakışını ve neler yaptığını anlattı:
* Benim için önemli olan karakterin ve filmin bir mesajı olmasıdır. 'Eve Dönüş' sayesinde Türkiye'nin 1980 dönemini öğrendim. Daha önce kimse bana 12 Eylül'den söz etmemişti. O dönemi ilk öğrendiğimde tüylerim diken diken oldu. Senaryoyu okuduktan sonra İstanbul'daki gazeteci bir arkadaşımı aradım. O bana senaryoda yazılanların doğru olduğunu söyledi.
* Ben her filmde rolümü yaşarım. Mesela, ağlıyorsam gerçekten ağlarım. 'Eve Dönüş'te kocamı götürdükleri ve benim arkasından koştuğum bir sahne var; o sahnede susturamadılar beni. Film boyunca rolüne bürünen bir oyuncuyum. Bu durum beni çok yorduğu için herhalde yılda iki-üç filmden fazlasını çekemem.
İÇ SESİME GÜVENİRİM
* Beni tanımayıp bana yüz vermeyenler, Sibel Kekilli olduğumu öğrenince, "Aaa" deyip bana 'yağ yakmaya' başlıyor. Bu neden böyle? Ben de bir insanım. Başından bana saygı göster! Ayrıca benim altıncı hissim çok kuvvetli. İç sesime çok güvenirim. Ben çoğu yerde, hangi insanın sahte ya da gerçek davrandığını hemen fark ediyorum. Bir insan aylarca yüzüme gülse bile; ben onun gerçek niyetini bilirim.
* Dünya çapında bir şöhretim var ama hayatım değişmedi. Sadece rahat rahat her şeyi yapamaz oldum. Benim arkadaşlarım, hâlâ arkadaşlarım. Çok fazla değil ama güveneceğim arkadaşlarım var. Zaten bu çok önemli. Ben de sabah çöpümü çıkarıyorum pijamamla, ben de sabah köpek gezdirirken çirkin bir şeyler giyip dolanıyorum.
* Para, şöhret hepsi yüzeysel. Bunun farkındayım. Yeri gelince tabii ki şöhreti yaşıyorum, festivaller falan hoşuma gidiyor. Ama bunların ebedi olmadığını da biliyorum. Bu benim işim. Bu kadar.
* Kadın haklarının yeterince uygulanmıyor olması beni rahatsız ediyor, hayvan haklarının da... Çok yerden, Afrika'dan bile teklif geliyor; "Gel şuraya yardım et" diyorlar; "Doğaya yardım et" diyorlar. Ama her yere koşamam. Her şeyi de yapamam. Her şeyi yapmaya çalışırsam doğru dürüst yapamayacağımı biliyorum. Bir-iki şeyi yaparsan kalbinle, dürüst yaparsın. Bütün enerjini oraya harcarsın.
* PETA (Hayvanlara Etik Muamele İçin Mücadele Edenler) ile çalışıyorum. Sokak köpekleri konusunda yardımcı oluyorum. Kadın hakları konusunda da şimdilik 'Terre Des Femmes' (Kadınlar Ülkesi) isimli Almanya'da bulunan bir kurumla çalışıyorum. Bana gelen e-postaları onlara yönlendiriyorum. Şimdilik giysi falan yönlendirmeye çalışıyoruz.
* Sokak köpekleri için bir şey yapanlara hâlâ ters ters bakıldığını görüyorum. "Sana ne oluyor, git çocuklara yardım et" diyorlar. Oysa yardım edenlerin yüzde 95'i çocuklara yardım ediyor. Hayvanlar önemsenmiyor. Kadın haklarıyla ilgili de çoğu insan bir şey söylemeye korkuyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|