|
|
Drakula'yı unutun 'Eve Dönüş' korkunç
'Testere', 'Halka', 'Elm Sokağında Kabus', 'Şeytan'... Tüm bu korku filmlerini unutun. Bunların 30'u birleşip gelse 'Eve Dönüş' filminin üzerinizde yaratacağı etkinin yanında hiç kalır. Darbe olduğunda ben 5 yaşındaydım. Benim için kafamdaki darbe görüntüleri Mehmet Ali Birand, Can Dündar belgeselleri ile sınırlıdır. 16 yaşımda üniversite için İstanbul'a gelene kadar, hayat TRT'nin bir yansıması idi. Ben o apolitiklerden olmayı seçtim. Mersin'den gelen azıcık para ile hayatımı idame ettirip, okuyup bir an evvel kariyerimi kurmam gerekiyordu. Kulağa çok seksi gelmese de benim gerçeğim buydu. Sonrasında yaşayanların hayal meyal anlattığı hikayeler, Hasan Mutlucan türküleri ve Deniz Gezmiş oldu benim için darbe.
DUYGU TRANSFERİ Ama diyorum ya; hiçbir şey yaşamadan olanları belgesel tadıyla izlemek insanda çok da net bir resim yaratmıyor. 'Eve Dönüş' filmi, o yıllarda yaşananları kuru bilgi olmaktan çıkarıp, tanıkların duygularını bize yansıtıyor. Ve sağlam bir duygu transferi yaşatıyor. Filmin serim bölümü tatsız tuzsuz. Özellikle Sibel Kekilli'nin (Yüksel Aytuğ'a fena halde katılıyorum) Altın Portakal'ı bu tatsız tuzsuz oyunla nasıl aldığı bir muamma! Hiçbir duyguyu veremeyen Kekilli, aksanı yüzünden de bizi, oynadığı karaktere yabancılaştırıyor. Bu açıdan Alabora'nın ailesi üzerine kurulu olan serim bölümü Kekilli ve klişe diyaloglar yüzünden topallıyor. Ancak işin içine Altan Erkekli ve Civan Canova girince film coşuyor. Oturduğunuz koltuk dar gelmeye başlıyor. Ve nedense üzerinizi örtme eğilimi baş gösteriyor. Başarılı surround ses kaydı da, salonda birilerinin çığlık attığı izlenimini uyandırıyor. Alabora ve Erkekli gürül gürül işkence görürken, Kenan Evren'in 'kimseye işkence yapmıyoruz' açıklaması insanın içini çok fena burkuyor.
LAF OLA BERİ GELE... Civan Canova, işkenceci polislerin psikolojisini öylesine benimsemiş ki; içimden gala çıkışı adamı dövmek geldi. Ama sonra işkence sahneleri aklıma geldi, sakinleştim. Altan Erkekli ise benim Güven Kıraç ile birlikte son dönemlerdeki iki favori aktörümden biri. Bu arada, filme Kekilli'nin seksi sahneleri için gitmek isteyenler avuçlarını yalar. Kekilli o sahnede sadece bacaklarını açmış uyuyor. Yani filmle hiç alakası olmayan, laf ola beri gele bir sahne. Pazartesi Günaydın'da yayınlanan o tuhaf fotoğraf, sadece yapımcının 'Kekilli fantazisi' olan erkekleri sinemaya getirmek için yaptığı tuhaf bir manevra. Bu hareket de, yakın tarihimizle ilgili böylesine ağır saptamalar yapan bir filme hiç ama hiç yakışmıyor. Bu film, özellikle 12 Eylül'den sonra doğmanlar tarafından mutlaka izlenilmesi gereken bir film. Ve işkence sahnelerinde gözlerinizi kapatmayıp, daha da açmalısınız. Gözlerinizi açtıkça, zihninizin daha da açıldığını göreceksiniz.
|