Doktor ne kadar ömrüm kaldı?
Bu soruyu bir kez sordum, bir daha sormadım! Şundan sormadım: Alacağım cevaptan korktuğum için değil, beni sevenleri umutsuz ve çaresiz bırakmamak için o soruyu sormadım. Öyleyse dinleyin: Kolon kanseri olmuşum. İyileştim sanıyordum. Bir de baktım ki bu kez karaciğer kanseri olmuşum! Yani çok ciddi ve can sıkıcı durum! Doktor Fuat Demirelli'ye dedim ki: "Ne kadar ömrüm kaldı?" "İyi tahmin, bir yıl," dedi. "Kötü tahmin ise altı ay!"
TAM YEDİ YIL GEÇTİ Karım Sevinç'in elinden tuttum, hastanenin bahçesine çıktım. İnanılmaz güzel sonbahar! Karıma dedim ki: "Ver bir sigara!". O da çıkardı verdi. Oysa yıllar önce sigarayı bırakmışım.. Sonra sigarayı yere attım, ayağımla ezerken söylendim: "Şu meret var ya.. Sağlığa o kadar zararlı ki!" O kötü günde ve o ortamda başladık gülmeye. O gülüş üzerinden tam yedi yıl geçti. Bakın hep ne yaptım? Kolon kanseri oldum, doktorum Doğan Sarıbeyoğlu'na hiç sormadım. Karaciğer kanseri oldum, tedavi olurken doktorum Ali Emre'ye hiç sormadım. Akciğer kanserine yakalandım, yine tedavi olurken doktorum Şükrü Dileğe'ye hiç sormadım.
TANRIYA ŞÜKREDİN Böbrek kanseri oldum, doktorum Tarık Esen'e de hiç sormadım. Benim sevgili dostum Şenol Carıllı'ya ise öyle çok sorular sordum ki, ama konu "Ne kadar ömrüm var?" sorusunu ikimiz de hep ıska geçtik. Aslında konu şu: Doktorlar hastaya tüm gerçekleri açıklamalı mı? Öğrendim ki 1970'lerin sonunda ilk kez İngiltere'de çok ciddi durumdaki hastalara doktorların nasıl davranacağını konusunda eğitim vermeye başlanmış. (Türkiye'de böyle bir durum yok. Bazen doktor pat diye hastaya gerçeği söylüyor). Konunun sorusu da şu: Doktorlar; ölümcül hastalara durumu mutlaka açıklamalı mı? Efendim, ben bu konularda bir şey yaptım. Hastanın gerçeği reddetmek hakkı var ya, işte o noktayı bir silah gibi kullandım. Bir şeyi daha ısrarla yaptım: Morali bozuk doktorlarımın moralini yükseltmek için onları motive ettim. Hep şunu dedim: "Siz işinizi yapın gerisini ben hallederim!" Bende çift olan akciğer ve böbreklerin yarıları alınırken, "Şimdi istepne yok. Lastik patlarsa ne yapacağız," diyerek gülümsedim ve onları güldürdüm. Şimdi harika bir pazar günü bu can sıkıcı konuyu niye açtım, biliyor musunuz? Lütfen pencerenizi açınız. Şöyle bir etrafa bakınız ve sağlıklı olduğunuz için tanrıya teşekkür ediniz. Dahası yaşamın tadını çıkarınız.
TESLİM OLMAYACAĞIZ Bir şey daha... Sevgili dostum Şansal Büyüka dedi ki: "Şu günlerde yeniden hortlayan akciğer kanserini yenmek için nasıl mücadele ettiğini hepimiz biliyoruz. Sen büyük bir misyonu yüklenmiş bir umutsun. Kanseri bir kez daha yeneceksin. Yaşadıklarını yaz!" Ben de yazdım işte. Tam altı yıldır süren savaşım yedinci zafer yılına giriyor. Bu konudaki yakın silah arkadaşlarıma sesleniyorum: Asla teslim olmayacağız. Asla umutsuzluğa kapılmayacağız. Bir şey daha: Doktora o soruyu asla sormayacağız!
|