Kendi evimizin bekçisi olduk
İngiliz-Alman bir konuda anlaşamazsa sorun nasıl çözülür? Söyleyeyim; çözüm çözümsüzlük olur! Nerden mi biliyorum? Bendeniz bu yaz bu sorunun tanıklarından biriyim. Alman vatandaşı olan bir Türk. Türk vatandaşı olan bir İngiliz. Yan yana ev alırlarsa, yani komşu olurlarsa ne olur? Dedim ya sorunlar hiç çözülmez... Konu şu efendim: Kardeşim Ziya Alman vatandaşıdır ve bir Alman gibi düşünür. Kuralcıdır. Bodrum'daki evini bembeyaza boyamıştır. Pencereler ise deniz mavisi... Komşumuz İngiliz ise pencere kenarlarını kırmıza boyamaz mı? Arabulucu oldum, önerdim: İngiliz komşu, pencere kenarlarını mor yapsın. Önerim kabul edilmedi. Üstelik İngiliz bana kötü bakıp sinirlendi bile!.. Bu tartışma İngilizin para kazanmak için Kolombiya'ya gitmesi ile şimdilik noktalandı. Orada çocuklara İngilizce öğretecekmiş. Ama; dönüşte çok şaşıracak. Çünkü bizim Alman sorunu Türk usulü çözdü: Eline aldığı fırça ile komşusunun evini beyaza, pencerelerini de maviye boyadı! Bir dakika efendim! Yabancılara haksızlık etmeyelim. Ülkemin en güzel koylarında evler onların. En güzel yeşil bahçelerin içindeki taş evler de onların. Almışlar da... Benim canımı sıkan tek şey şu. Her yabancı aldığı bahçeli evinin etrafını tel örgüyle çevirmişler. Bir de kocaman levha koymuşlar; 'Özel mülk. İzinsiz girilemez'. Bizim Balçiçek'in kulakları çınlasın... Bir de kocaman köpek resimli bir levha: 'Dikkat köpek bağlı değildir'. Elbette ben de bağlı değilim ama o köpeğin resmi ne öyle. Köpeğin resmine bak, düş bayıl!.. Benim gibi içinde köpek korkusu taşıyan biri için bu levhalar tek kelime ile sinir bozucu.
'EVİMİZİN KAPICISI OLACAĞIZ' Her neyse efendim... Marmaris'in harika koylarından Selimiye'de bir tepe üzerinde iki ev gördüm. "Kimin bunlar?" dedim: "Bir İsveçli ailenin," dediler. Ev değil sanki şato... Denize kadar inen bir bahçe ve çok uzun da bir iskelesi var. Ne diyeyim ki! Bu evi ben alamam. Benim emekli maaşım 200 dolar, adamın işsizlik maaşı 2 bin dolar. Yabancıların ev ve arazi almaları o kadar komik ki. Adamlar geliyor ve soruyor: Buna siz Türkler ne veriyorsunuz? "Pazarlık yok... Türklerin verdiğinin fazlasını verip alıyor". Bu durumu Bodrumlu köylüler dramatik bir dille anlatılar. Dediler ki; "Paranın sıcak yüzünü görünce hepimiz evimizi bahçemizi sattık. Aldığımız parayı çılgınca çoluk çocuk harcadık. Şimdi kendi evimizin bahçesinde kapıcılık yapıyoruz." Ne acı bir durum değil mi!.. Galiba gün gelecek bizler de kendi ülkemizdeki evimizin kapıcısı olacağız! Peki soru şu; neden en güzel yerler? Baksanıza ülkemin en güzel plajları işgal edilmiş durumda. Alanya sanki küçük Almanya... Didim de İngiltere'nin doğu kıyıları gibi... Antalya ise Rus işgali altına girdi bile... Daha bitmedi... Didim'de İngilizler evlerine gelen elektrik ve telefon faturalarının İngilizce yazılmasını istemişler. Oysa hepsi Türkçe biliyor!
GİTMİYORLAR Kİ DÖNSÜNLER Beni çıldırtan soru şu; turistler artık niye Türkiye'ye gelmiyor? Cevabım ise çoooktan hazır efendim; turistler ülkemizden gitmiyorlar ki geri gelsinler. Hepsi ülkemi o kadar çok sevdi ki evini, bahçesini çiftliğini hatta deniz kenarında yazlığını bile alıp yerleşti. Bu konudaki ciddi sorun şurada; ülkeme yerleşen her yabancı AB üyesi bir ülkenin vatandaşı. Onların öyle hakları var ki... Nasıl mı? Bizim hayallerimizi süsleyen yatları en ucuza alırlar gelirler bizim marinaya en ucuza bağlarlar. Türkiye AB ülkesi olursa ilk fırsatta bir yat alıp Yunanistan'ın Kos Adası'na bağlayacağım. Benim de tutkum bu efendim! MESAJ: Didim'den Bozburun'a uzanan bir yolculuk yaptım. Bakın bir otelin genel müdürü olan Emre Saklıca ne söyledi: "Bir gün Türk turistlere muhtaç olacağız. Ama onları öyle küstürdük ki." (Bugün kendi ülkemizde yabancıya 5 avroya olan otel bir Türk'e 50 avro!!!)
|